Gönderi

Pişmanlık.
Artık her şey olup bitmişti. Düştüğü durumu bir alınyazısı sayıyordu. Bundan sonra mücadele etmeyecek herşeyi oluruna bırakacaktı. Çünkü kaybedeceğini hissediyordu. Kendini öyle bırakmıştı ki eğer isterse doktor ona sahip olabilirdi. Hatta bu durum hoşuna bile gitmeye başlıyordu. Niçin kendisini bazı nimetlerden ve güzelliklerden yoksun bıraksındıki!.. Yeteri kadar beklememiş miydi? Geçmişini düşünüyor yüreği öfke ile dolup taşıyordu. Bir zamanlar gururunu okşayan bu soğukluğu içinde nasıl barındırdığına şaşıyordu. Kendisini Marsilya'da Petites Maries sokağında, içinde hep tir tir titrediği o sokakta genç kız haliyle tekrar görüyordu. Kendisini, evli, çıplak ayaklarını öpen o koskoca çocuğun yanında donup kalmış kadın kadıncık ev hanımı işlerine sığınmış görüyor, hayatının bütün anlarında sükuneti bozacak hiçbir heyecan duymadan aynı yolu aynı adımlarla yürüyerek görüyor, şimdi bu dağınıklık uyuduğu O aşk uykusu onu çileden çıkarıyordu. Kalbi durgunluk içinde varlığının boşluğunu doldurmak için namuslu kadın gururundan başka hiçbir şeye sahip olmaksızın 30 sene dümdüz yürüdüğü için kendisini mutlu sanıyordu. Ah Bu hastalık onu; Sofu kadınların kısır zevkleri için gömen O dürüst insan kuruntusu ne aldatıcı şeydi. Hayır, hayır bu kadarı yeterdi, yaşamak istiyordu. Artık aklı içinden çıkılmaz bir durum karşısındayım. Aklı! Doğrusu hayli uzun bir ömür için de ona bir saatten beri taktığı neşeyle ölçülebilecek bir tutam zevk getirmemiş olan o akla açıyordu. Düşmeyi inkar etmişti ayağı bir taşa bile sürçmeden sonuna kadar böylece yürüyeceğine inanarak budalaca övümüştü. İşte bugün düşmek istiyordu, derhal düşmeyi, derine düşmeyi arzuluyordu. Bütün başkaldırısı bu güçlü isteğe dayanıyordu. Oh! Bir kucaklaşma içinde kaybolsa yaşamadığı bütün hayatı bir dakika içinde bütünüyle yaşasa!
Sayfa 113Kitabı okudu
·
4 görüntüleme
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.