Türkiye'de Felsefenin Gelişimi diye bir ders aldığımda Alman idealizminin, Fransız pozitivizmine göre neden daha fazla Osmanlı'da görülmediğinin açıklaması olarak Alman idealizminin zor ve karmaşık olması neden gösterilmişti. Bu karışık ve zorluk Alman fenomenologlar için de geçerli olsa gerek. Kendi terminolojileri, soyut kalan kurguları, yoğun ve az örnekli anlatıları eserleri ve sahiplerini etrafı çevrili bir adada mahsur bırakılmış hale getirebiliyor.
Bütün bu eleştirilerin yanında belki de benim bilgim ve felsefe kültürüm Husserl'ı anlamaya yetmemiş olabilir. Fakat kıta Avrupa'sının dışına çıktığımızda, sözgelimi Amerikan pragmatizminin elle tutulur ve pratik kazanımlarını göz önüne alırsak; günümüz dünyasının felsefe açlığı sanırım Alman idealistler ve fenomenologlar tarafından zor doldurulacak gibi görünmektedir.