Gönderi

- Eğer insanı alet yapan ve bunun yapılmasını öğreten bir hayvan olarak tanımlarsak, insan ilk baştan bu yana bilgi üretme, edinme ve depolama işini yapmaktadır. Ancak insan içinde yaşadığı doğanın kendi dışında bir varlık olduğunu keşfettiği zamandan itibaren onunla temas etmeye çalışmış, başlangıçta, bu doğaya kendinde bildiği özellikleri atfetmiştir. Şiddetli bir fırtınayı veya depremi öfke, güzel bir havayı ve bolluğu cömertlik, kendine sığınacak yer sağlayan mağaraları tabiatın şefkatli kucağı olarak yorumlamıştır. Aslında doğanın cansız ve düşüncesiz olduğu, ilk insanların düşünmedikleri ve kendilerini koruma açısından düşünemeyecekleri ve aslında düşünememeleri gereken bir gerçekti. Eğer insan henüz , kendisini koruyacak hiçbir şeyi olmadığı çağlarda içinde yaşadığı doğada yalnız olduğunun bilincine varsaydı, sanırım korkudan yaşamını sürdüremezdi. İşte bu aşamada insan aklının evrimsel bir aşaması olarak "yalan" keşfedildi. İnsan, kendi aklında senaryolar uydurarak bunları gerçekmiş gibi sunmanın ve başkalarını buna inandırmanın mümkün olduğunu öğrendi. Bu bir nevi "alternatif dünya kurma'' işleviydi. Şöyle bir olay düşününüz: Bir avcı yakaladığı avı ailesine götürürken çok hoşuna giden, ancak paylaşılması gerektiğini de bildiği bir kısmı kendisi yesin. Grubunun tekdirine maruz kalmamak için, mağarasına geldiği zaman, eksik kısmın bir dalgınlık anında başka hayvanlar tarafından yenildiğini söyleyerek suçunu azaltma yolunu seçsin. Bu iş aslında gerçek dünyaya (yani eti kendisinin yediği dünyaya) alternatif bir dünya (eti aslında olmayan bir hayvanın yediği, aslında olmamış süreci içeren "hayali" dünya) yaratma işlevidir. Bu örneği mesela bir yıldırım düşmesi olayına da genişletebiliriz. Yıldırım doğa içinde tesadüfen meydana gelen bir elektrik olayıdır. Ama bunun zararını gören ilkel insan bunu kendi kafasında yarattığı alternatif dünyadaki bir gücün öfkesine bağlar. Bilinçli olduğu varsayılan bu güç de bildiği tek bilinçli güç olan insana benzetilir. Sonra zihinde yaratılan bu şuurlu güce bir bir isim verilir: Mesela Sümerlerde Enlil, Yunanlılarda Zeus, Romalılarda Jüpiter, Cermenlerde Thor. .. Bu şekilde bir yıldırım düştüğü zaman insan, yarattığı alternatif dünyada hemen bir neden de bulur: Yıldırım düşmüştür, çünkü fırtına tanrısı kızmıştır. O zaman tanrının kızgınlığını gidermek lazımdır (ki bir daha yıldırım düşmesin, böylece yıldırımdan bir korunma mekanizması geliştirilmiş olsun). Bu nasıl yapılır? Kızmış bir insanın kızgınlığı nasıl giderilir? Onu okşayıcı tatlı sözlerle, belki verilecek hediyelerle ... İnsan da kafasında var saydığı hayali gücü yatıştırmak için ona dua etmeye, adaklar sunmaya başlar. Bu şekilde yalnız bir tanrı değil, onun çevresinde dua sistemleri, kurban ve adak yöntemleri oluşan, bunları düzenleyen ruhban sınıfları meydana gelen koca bir din oluşur. Bu çerçevede, anne ve babasından istekte bulunan çocuk gibi, büyümüş bir olgun insan da bu sefer tanrıdan veya tanrılardan istekte bulunur. Gördüğümüz gibi, insanın zihninde yarattığı alternatif dünya, onun bu dünyadaki yaşamına yön vermeye, yani onu etkilemeye başlar. Bazı dinlerde hatta insan kurban edilmesi geleneği gelişmiştir ki, bugün üç büyük din kabul edilen Musevilik, Hristiyanlık ve Müslümanlığın temelinde dahi insan kurban edilmesi geleneğinin olduğunu bu dinlerin kitaplarında anlatı¬lan İbrahim Peygamber'in oğlu İzak'ı (Musevi ve Hristiyanlara göre) veya İsmail'i (Müslümanlara göre) kurban teşebbüsünden biliyoruz. 14. yüzyıldaki korkunç kara veba salgınına karşı hiçbir tedbirin alınamamasının nedeni, bu dünyada meydana gelen doğal bir olaya, alternatif dünyada alınan tedbirlerle karşı çıkma teşebbüsüdür. Veba, bu dünyanın doğal bir olayıdır ve bu dünyadan edinilecek bilgiler üzerine kurulacak bir tıp bilimi ile bertaraf edilebilir (ki sonunda öyle olmuştur). Bunu alternatif dünyadaki hayali tanrı veya tanrılara dua ile yapmaya kalkarsanız hiçbir sonuç elde edemezsiniz. 14. Yüzyıl'dan hemen sonra Rönesans ile Avrupa'da dinin otoritesinin sallanmasında, büyük, küçük, iyi, kötü, inançlı, inançsız herkesi ayırım yapmadan etkileyen Kara Ölüm karşısında din adamlarının çaresiz olduğunun görülmesi ciddi bir rol oynamıştır.
12 görüntüleme
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.