Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Gönderi Oluştur

Gönderi

3.Hikaye Tamamlama Etkinliği Hara eskiden, güçlü sezgilere sahip olduğu için gurur duyardı. Saplanmış olduğu Minensol yetimler yurdunda çalışmaya başlamadan önce kendi dizayn ettiği fal kartları sayesinde epeyce para kazanmıştı. Baktığı fallar ve kazandığı paralar ününü öyle arttırdı ki gazeteciler onunla röportaj yapıp baş sayfaya koydular. Bu
··
36 görüntüleme
Mithril / Nobody okurunun profil resmi
Hara, elinde kağıtla düşünmeye başladı. İçini derin, korku ve merhamet karisimi bir duygu kapladı. Gözleri şöminenin ateşine kilitlenmişçesine ayakta dikiliyordu. Ateşin içerisinde belli belirsiz oluşan şekiller sanki kendisine bir şeyler anlatmak istiyordu. Ateşin ortasında beliren simsiyah gözler sanki bir şeyi arıyor gibiydi, ya da birini… Korku yavaş yavaş dehşete donuyordu. Gözlerini kapatmak istiyor ancak o simsiyah korkunç gözlere bakmaktan kendini alamıyordu. Walter’in kıkırdamasıyla kendine geldi. Yüzünü bebeğe cevirdi: Walter, Hara’ya bakarak gülücükler saçıyordu. Hara bebeği kucağına almak için hamle yaptığı anda hala elinde halen tutmakta olduğu mektubu fark etti. “Hoş geldin evine Walter Vincent” diyerek mektubu şöminenin ateşine fırlattı. “Gel bakalım ufaklık, senin kaydını yapalım haydi” diyerek göğsüne bastırdığı bebekle odasına cikti. Bilgisayarını açarak “Yeni Kayıt” bağlantısına tıkladı. Önünde açılan forma baktı… Ad ve Soyad ile başlıyordu form. “Walter Vincent… Walter Vincent…” Ve elleri klavyede hareket etmeye başladı: Adi: Winter Soyadi: Cenvant Formu dolduran Hara hala kucağında tuttuğu ve simsiki sarıldığı Winter’a baktı. Soguk bir kış gecesi kendisine gelen bu saf meleğe bir anda bağlanmıştı. Anne olmak nedir bilmiyordu ama bundan daha farklı olamayacağından neredeyse emindi. Winter kucucuk elleri ile Hara’nin gömleğinden belli belirsiz görülen göğsüne vurmaya başlamıştı. Ağlamıyordu ama ne istediği gözlerinden okunabiliyordu Winter’in. “Tabi ya acıkmış olmalısın. Hadi sana biraz sut isitalim” diyerek bebeği koltuğa bırakarak kalkmaya yeltendi Hara. O anda Winter büyük bir çığlıkla ağlamaya başladı. Hara şaşkın, vazgeçip tekrar kucağına aldı bebeği. “Ama karnini doyurmam gerek Winter, gitmem lazım” diye mırıldandı. Winter’in ağlaması Hara’nin kucağına dönünce bıçak gibi kesilmişti ve tekrar kadının göğsüne tatlı tatlı vurmaya başlamıştı. “Emzirmemi istiyorsun ama benim sütüm yok ki” dedi bebeğe, kendisini anlamayacağından emin, bebeğe baktı. Bebek simdi gülmeye başlamıştı. “Ne kaybederim ki, biraz oyalansın sonra sütü isitirim” diye düşünerek gömleğinin düğmelerini çözdü, göğsünün ucunu bebeğin ağzına dayadı. Aslında tek amacı bebeği oyalamak değildi Hara’nin. Hayati boyunca emzirmenin nasıl olacağını hayal etmişti ve buna en yaklaştığı bu anı kaçırmak istememişti. Winter’in, sut gelmediği için huzursuzlanacağını bekliyordu Hara. Ama Vinter mutluydu. Gözleri isil isil emiyordu. Hara anlam veremedi. Bir sure sonra Winter kucağında uyuya kalınca göğsünü bebeğin ağzından çıkardı ve göğüs ucundaki beyaz damlayı o an gördü. Başı dönmeye başlamıştı Hara’nin. Bu nasıl mümkün olabilirdi ki? Hiç mantıklı değildi. Derin uykudaki Winter’i kanepeye bırakıp yeniden masasına geldi. Beyni düşünceden düşünceye atlıyordu. Bebeği emzirmişti. Bebek ona gelmişti. Hayati boyunca beklediği, özlemini çektiği evladı gelmişti ona. Onu kendisi büyütmeliydi, kendi çocuğuydu Winter. Emzirdiği bebeğiydi Winter. Tekrar bilgisayarı açtı ancak bu sefer “Kayıt Düzenle” bağlantısını tıklayarak Winter’in formunu yeniden açtı ve en başından beri yapmak istediği değişikliği yaptı: Adi: Winter Cenvant Soyadi: Eathart
Bu yorum görüntülenemiyor
Bu yorum görüntülenemiyor
Bu yorum görüntülenemiyor
Beytullah Ömer DUMLU okurunun profil resmi
Bir süre geçti.Hara'nın zihninin boş olması gerekiyordu ama bir türlü kafasını toparlayamıyordu."Hadi Hara daha hızlı olmalısın çok fazla zamanımız kalmadı." dedi Patrick.Hara son bir defa etrafına bakındı.Odadaki herkese güveniyordu.Tabiki de en çok Patrick'e.Hara burada olmadığında onun gibi karar verecek tek kişiydi.Bunları zihninden atıp gevşemeye başladı.Önce Hara'nın gözleri kapandı.Sonrada olduğu yere yığıldı.Patrick: "Oldu bu iş" dedi. Unien alemi gerçek dünyadan farklı bir alemdi.Insaların ve diğer canlıların astral seyahat yaparak geldikleri bir boyuttu.Burada her canlının bir yansıması vardı.Unien aleminin en önemli özelliği ise burada bulunan herşeyin yansıma olması doğal olarakta ölümsüz olması.Dışarıdan astral seyahatle gelen canlılar bu alemde sadece var olurken ruhaniler diye bilinen bu alemin düzenleyicileri olup biteni denetlerlerdi.Efendi Quennie bu grubun başı ve alemin hükümdarıydı. Hara gözlerini açtığında yüz üstü yerde yatıyordu.Ne zamandan beri buradaydı.Kaç saat geçmişti.Bunları düşünürken etrafa bakmak için doğruldu.Alem yansıma olduğu için gerçek alemden hiçbir farkı yoktu.Ayrıca boyutlar arası geçişten dolayı üzerinde halsizlik vardı.Hara'nın kafasındaki tek soru kaç saat geçtiğiydi.Patrick bir kere Hara'ya gerçek alemdeki bir dakikanın Unien aleminde bir saate denk geldiğini söylemişti.Bu yüzden kolundaki saatte çalışmıyordu.Hemen harekete geçmeliydi.Efendi Quennie'yi bulup olan biteni anlatmalı yardım istemeliydi.Şimdi gidilecek en doğru yolu seçmeliydi.Bilmediği bir alemde yolunu nasıl bulabilecekti?
Büşra okurunun profil resmi
Phlips güçlü bir çocuktu ve hayatta onu hiçbir şeyin korkutamayacağını düşünüyordu. Oysa şimdi kendine ne olduğunu anlamaya çalışırken korkudan titremeye başlamıştı. Minensol yurdunun etrafı Soluksuz ordusuyla kaplıydı. Alevler içindeki kanatları gecenin karanlığında dehşet verici görünüyordu. Fark edilmemeye çalışarak arka bahçede duran masanın altına girdi. Ancak o an bir şey fark etti Soluksuzlar harekete geçmiyordu, öylece yurdu izliyorlardı. Hara kendi odasındaki pencerenin sürgüsünü gevşetti. Soluksuz ordusu tahmin ettiğinden de büyüktü ve canı tehlikede olan sadece oğlu olarak benimsediği Winter değil Minensol'daki bütün çocuklardı. Patrick, Emmanuella ve Leonard aynı anda odaya doluştular. ''Bir şeyler yapmalısınız Müdire Hara. Burada hepimiz kapana kısıldık.'' dedi Emmanuella, ağlamaya başlamıştı. Patrick'in sargılı kolunu dakikalar sonra anca fark edebildi Hara bu haliyle uçup yardım çağıramazdı. Hem uçabilse bile Soluksuzlar onu fark etmeden yurttan uzaklaşabilmesi de imkansızdı. ''Bir fikrim var Hara ve bunun için tüm gücünü toplayıp odaklanman gerek. Senin psişik güçlerine ihtiyacımız var. Bu geceyi canlı olarak atlatabilmemizin tek yolu var.'' dedi Patrick. Hara aralık pencere sürgüsünden bir kere daha dışarı baktığında olan cesareti de kaybolmuştu ve titrek bir sesle ''Dinliyorum Patrick.'' dedi. ''Unien alemine gidip Efendi Quennie ile konuşmalısın. Onun yardımına ihtiyacımız var. Biliyorum daha önce Unien alemine hiç mesaj gönderemedin sadece oradan gelen mesajları alabiliyorsun. Ancak tek şansımız bu anlıyor musun? Bunu denemek zorundayız. Çocuklar için...'' Patrick'in söylediklerinde haklı olduğunu biliyordu Hara ancak böylesine güçsüz olduğu bir anda nasıl Unien alemine mesaj gönderebilirdi. Üstelik orası ile ilgili doğru düzgün bir bilgisi de yoktu. Tek bildiği Unien alemi için fazla zayıf olduğuydu. Hara bu düşüncelere dalmışken Leonard aralık pencere sürgüsünü kapatmak için pencereye yanaşmıştı. Soluksuz ordusunun hareketsizce beklediğini fark etti. ''Bu yaratıklar öylece yurda bakıyorlar, hareket etmiyorlar. Belki de düşündüğümüz kadar büyük bir tehlike yoktur sadece sizi korkutmak istiyorlardır Müdire Hara'' dedi Leonard. ''Hayır, hareket etmemelerinin sebebi gece yarısını beklemeleri. Soluksuz efendisi kendi aleminden dünyaya ancak gece yarısı geçiş kapısı açıldığında gelebilir, onun emrini bekliyorlar. Ve gece yarısına sadece bir buçuk saat kaldı. Hara bu demek oluyor ki Unien alemine gidip Efendi Quennie'yi buraya getirmek için çok az vaktimiz var.''dedi Patrick. Hara bu sözü duyunca artık harekete geçmesi gerektiğini anladı. ''Ne yapmam gerekiyor Patrick söyle. Çocuklarım için elimden gelen her şeyi yapacağım.'' dedi. Patrick Hara'yı olanlardan habersiz sakince uyumakta olan Winter'ın yanına yatağa götürdü. ''Yatağa uzan Hara, düş görenlerin alemine geçmek için bedenini gevşet. Ve sen de Emmanuella, Leonard ile birlikte evdeki bütün tütsü ve mumları yatağın başına getirin, acele edin.'' diye komut verdi Patrick. O küçük cüce bedeni ile evdeki en korkusuz kişi Patrick'ti şüphesiz. Beş dakika içinde her şey hazırdı. Tütsülerin ve mumların yakılması ile odanın havası ağırlaşmış ve mayhoş bir hale gelmişti. Hara yatakta uzanırken Winter o küçük eli ile Hara'nın serçe parmağını kavramıştı. Hara bu minik elin dokunuşu ile birden bire cesaretlenmiş ve nedense kendini çok huzurlu hissetmişti. Patrick elinde bir kase ile odaya geri gelmişti. Kasenin içinde siyah bir sıvı bulunuyordu. İnceleyen gözlerle üçü birden kasenin içinde ne olduğunu anlamaya çalıştıysa da kimse ne olduğunu Patrick'e sormadı. ''İşte Hara Unien alemine geçiş için her şey hazır. Şimdi bu bu kasenin içine bakıp odaklan, gitmek istediğin yeri düşün ve Unien alemine ulaştığında efendi Quennie'ye seni benim gönderdiğimi söyle. Bu onun olanları anlaması için yeterli.''dedi. Hara gözlerini siyah sıvıya çevirdiğinde gitmek istediği yerin neye benzediğini bilmediğini ve Efendi Quennie'yi tanımadığı düşüncesi ile boğuşurken o minik el Hara'nın parmaklarını iyice sıktı ve o anda Hara'nın gözleri kapandı. ''İşte oldu, Hara'nın yolculuğu başladı.'' dedi Patrick.
Esma Ünal okurunun profil resmi
Yavaşça doğruldu etrafa göz gezdirdi. Bir tür ormana benzeyen bir yerdeydi, etraftan çeşitli kuş sesleri geliyordu. Kimi kuş sesi çığlığı andırırken kimisi ise hoş bir beste gibiydi bütün bu seslere rağmen orman çok ıssız görünüyordu. Haraya bir ürperti geldi ve kendi kendine "Bütün bu kuş seslerinin sanki benim Unien alemine gelişimi birbirine haber veriyormuş gibi hissediyorum" dedi. Birden kuş sesleri kesildi ve çığlığa benzeyen tek bir kuş sesi duyuldu. Hara yolunda gitmeyen bunca şeyden sonra bilmediği bir yerde bir grup kuşun üzerine doğru uçtuğunu görüyordu."Sakin olmalısın Hara o kadar şey yaşadın bir grup kuştan mı korkuyorsun!Ne yapabilirler ki sana?"dedi. Kuşların rengi kırmızı ve tıpkı alevi andırıyordu.Dört ya da beş kuştan ibaretti sürü. Hara ne kadar tedirgin olmamaya çalışsa da beceremiyordu korkuyordu. Kuşlar Haraya doğru hız kesmeden yaklaştıkça Hara etrafına bakınıp saklanabileceği bir ağaç ya da kuytu aradı. Sağ tarafta oldukça büyük gövdeye sahip ağaca doğru koştu ve ağacın kuytu yerine saklandı. Belki bu yaptığı yanlıştı bu alemde kimin iyi kimin kötü olduğunu bilmiyordu belkide orda durup efendi Quennie yi beklemeliydi ama onu bile tanımıyordu. Nefesini tuttu ve gelen kuş sürüsünün onunla bir ilgisi olmamasını temenni etti. Gözlerini kapadı ve o anda Patrick'in sesini duydu. Patrick'in sesi uzaklarda bir yerlerde yankılanıyordu."Hara Unien aleminde efendi Quennie'nin bir grup askeri seni karşılayacak bu arada askerlerin hepsi tıpkı efendi Quennie gibi Simurg yani anka kuşu, asil soydan."dedi Patrick. Hara kendine öfkelendi çok kuvvetli olan o hisleri şimdi nereye gitmişti neden transa geçemiyordu. Saklandığı yerden çıkıp Patrick'in bahsettiği anka kuşlarının bu kuşlar olmasını dileyip seyrek ağaçların arasından gördüğü alev gibi yaklaşan kuşların karşısına dikildi. Anka kuşları hepsi bir anda silkinip birer insana dönüştü beş kişi karşısında duruyordu. Hepsinin üstünde aynı üniformaya benzeyen bir tür kıyafet vardı ama en önde duran kişinin kıyafeti farklıydı. Elini uzattı ve "Unien alemine hoşgeldiniz ben kutsal soydan Quennie Simurg siz insansınız ve sanırım Hara adındaki yurt mudüresisiniz.Buraya bir insan geldiğini ve gelen insanın size benzediğini diğer kuşlardan öğrenir öğrenmez geldim. Bizler bu alemin iyi tarafını temsil ederiz size bıraktığımız o bebek bizim soyumuzun son umudu. Ona bizden daha iyi bakacağınızı düşünmüştük fakat şimdi görüyorum ki Soluksuzlar peşine düşüşmüş durumda size yardım edeceğiz ve Walter, o iyi mi?"dedi. Hara efendi Quennie 'ni bu kadar çabuk bulmayı beklemiyordu. "Walter çok iyi durumda. Ama soluksuzlar tarafından yurdumuzun etrafı sarıldı ve istedikleri tek şey Walter.Walter önemli biri bunu anlayabiliyorum fakat benim diğer çocuklarımdan hiçbir farkı yok şimdi sadece Walter değil yurdumda bakmakta olduğum tüm çocukların hayatı tehlikede. O yüzden ne gerekiyorsa yapmaya hazırım ve lütfen bana bütün bunların nedeni anlatın ki neyle karşı karşıya kaldığımın farkında olayım."dedi. Efendi Quennie bütün bu sözler üzerine "Haklısınız ne söylerseniz amacımız onu korumaktı bütün bunlardan uzak tutmaktı ama şimdi görüyorumda bir çok kişinin hayatını tehlikeye attık. Bütün herşeyi size anlatacağım ama burda anlatmam mümkün değil daha güvenli bir yere gitmeliyiz her an saldırıya uğrayabiliriz."dedi.
Av. Ahmed Yasir Orman okurunun profil resmi
*** Philips masanın altında büzülmüş bekliyordu. O sırada Patrick hızla indi ve boş mezarı kazmaya başladı. Philips bağırmak istedi yerinden doğrulup Patrick'e kendini belli ettirmek istiyordu ama yapamıyordu. Artık vücudunu kendisi yönetemez olmuştu. Ne konuşabiliyor ne de kıpırdıyabiliyordu. Yavaş yavaş düşünme yetisini de kaybetmeye başlıyordu. Sanki bedenini ele geçiren kişi ruhunu da ele geçirmek istiyordu. Bu sırada Patrick mezarı kazmıştı. Ve içinden cansız soluksuz bedenini çıkardı. Philips gözlerine inanamadı. Nasıl mezar tekrar kapatılıp da içine cansız soluksuzun bedeni konulmuştu. Zihninin kendine oynadığı bir oyun muydu? Bu sırada Patrick soluksuzdan alacağını alıp tekrardan yurda girdi ve bir süre sonra gök şiddetli bir şekilde gürlemeye başladı. Tüm soluksuzların kaybolmaya başladığı bu sırada yurdun yakınındaki kiliseden saatin 12'yi gösterdiğini belli eden çan sesi gelmeye başladı. Philips de vücudunun yavaş yavaş yok olduğunu farketti ve bir anda kendini bir boşlukta hızla yere düşerken buldu. Evrimini tamamen bitirmiş olan Philips artık kendi gibi düşünemez de olmuştu. Adeta ölen soluksuzun ruh halini almış gibiydi. Bu sırada kocaman bir kuş hızla yanından süzüldü ve Philips'i pençesiyle kaptığı gibi yukarı çekmeye başladı. Bu heybetli tüyleri alev alev olan bu uçan kuş Goriot'un ta kendisiydi. Goriot, yanındaki hızla yeraltı zindanına düşen askerlerine aldırmadan hızla yukarı doğru çıkmaya çalışıyordu. Ama yukarıdan gelen basınç onu engelliyordu ve kısa bir süre içinde de yeryüzüne açılan delik kapanacaktı. Goriot buna rağmen son anda yeraltından çıkmayı başardı. Hala gök gürlemeye devam ediyordu. Goriot bir anda insana dönüştü ve cübbesinden çıkardığı asasını gökyüzüne tuttu ve tüm şimşeğin Philips'in üzerine çakmasını sağlarken ağzından eski dilde kelimeler döküldü. Goriot'un bu yaptıkları sayesinde Philips tekrardan eski insan haline dönüşmüştü. Derhal Philips artık efendisi olarak gördüğü Goriot'un önünde diz çöktü : "Buyrun efendim." "Git ve o bebeğin ölümüne sebebiyet ver." *** Bu sözlerden 10 dakika sonra Bekçi Leonard, yurdun bahçesinde gezinirken masanın altında Philips'in baygın bedenini gördü ve hızla çocuğu içeri hemşirenin yanına götürdü.
@sevgul okurunun profil resmi
"Birazdan transfer ederek seni bedeninle birlikte bu boyuta getirip sana anka olma gücü vericem, bedenini getirmeden yapamam "der efendi. Hara birkaç saat sonra yetimhaneye anka kuşu görüntüsü ile döndü.Kapıdan girerken kimseye farkettirmeden eski haline büründü.Aklına geçici uzaklaştırma için kullanılan oniks büyüsü geldi.Bu büyünün nasıl yapıldığı ise yetimhanedeki odasındaki dolabın içindeki gizli kutuda saklıydı fakat kutunun anahtarını nereye koyduğunu düşünmesi zaman aldı.Hemen Patrick' e haber verdi ve birlikte aramaya başladılar.Bir süre sonra anahtarı kayıt dosyalarının yanındaki kalemliğe sakladıkları aklına geldi.Oniks büyüsü için "yıkılan kule" ve "şeytan" kartı ile,soluksuzların tüyü ve bir damlada kanlarına ihtiyaç vardı. Oniks taşı da zaten boynundaki kolyede bulunuyordu. Boynundaki kolyeyi kırarak bir parça oniksten aldı , kartlar zaten tarot destesinde mevcuttu fakat kan ve tüy için gömdükleri soluksuzlardan bir parça almaları gerekiyordu.Patrick hemen uçarak , pençeleriyle toprağı kazdı , tüy ve kan pıhtısı ile geri döndü.Büyüyü yapmaya başlayan Hara oniks taşının iki tarot kartının arasına koydu.Tüy ve kan pıhtısınıda birleştirip malzemelerin üzerine attılar.Çakmakla ateşe verdiler ve bir anda etraftaki tüm soluksuzlar kayboldu fakat ardından gök gürlemeye başladı, bu hayra alamet değildi..Büyünün etkisi üç gün sürecek ve kalanlar kızgın şekilde intikam almak için tekrar döneceklerdi çünkü bu büyü onları yeraltı çukuruna hapsetmişti..Philips te büyüden sonra ortadan kaybolmuştu..Acaba Philips in ortadan dönüşüm geçirdiği için kaybolduğunu kim anlayacaktı?Neticede artık onun damarlarında da Soluksuz kanı akıyordu
13 öğeden 1 ile 10 arasındakiler gösteriliyor.
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.