Gönderi

Büyük sanatçılar hep gezmişler, tabiatı keşfetmişler. Cezan ünlü ressam, renk görmek için paytoncusu ile dolaşır renkleri görünce bağırır, “Aman Allahım bu ne biçim kırmızı, bu ne biçim sarı!” dermiş. Faytoncusu içinden” bu adam deli” dermiş. Orhan Veli de bir görme delisi, “deli eder insanı bu dünya, bu tepeden tırnağa çiçek açmış ağaç”. Sonra yine bir görme delisi Hamid “Ne âlemdir bu âlem akl u fikri bîkarâr eyler” demiş. Ünlü bir ressam “Tanrı’yı tabiat seyirlerinde görüyorum” demiş, ruhum rahatlıyor. Peygamberimiz gece dolaşmasını sever “Bana böyle güzel bir kainat yarattığın için teşekkür ederim Allah’ım” dermiş. Beni de bu Bediüzzaman deli edecek çok yönlü. Bir estetik kural var, göstermek. Bütün estetikçiler bu kuralı bilir “Her kemal ve cemal sahibi kendi cemal ve kemalini görmek ve göstermek istemesi” Bir ressam yaptığı resmi hapsetmez, onu bir teşhir yeri galeri açar teşhir eder ve seyircileri seyreder. Kadınlar stilistlere gider saatlerce aynanın önünde nasıl daha güzel olunur için mesai sarfeder. Bütün hayat görünmek ve görmek için dizayn edilmiş dense yeridir. Bediüzzaman İstanbul’a dünya cenneti, der, Yahya Kemal İstanbul hayranıdır, “Sana dün bir tepeden baktım Aziz İstanbul” der. Ankara’nın nesi güzel demişler, İstanbul’a dönüşü, demiş. Nedim; Bu şehr-i Sıtanbûl ki bî-misl ü bahâdır Bir sengine yek-pâre Acem mülkü fedadır o da İstanbul şairi. Bir şair de “İstanbul’u dinliyorum gözlerim kapalı” demiş. Bu eski İstanbul’un güzelliği için, bugün gerçekten İstanbul gözleri kapalı düşünülebilir, bütün estetizmini kaybetmiş, gözünü açarsan…(Himmet Uç)
·
3 görüntüleme
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.