Evett struma deyince hepimizin aklına ilk gelen 
Zülfü Livaneli ‘nin 
Serenad kitabı kuşkusuz. Ama ben Struma ile 
Osman Balcıgil ‘ in 
Putlar Yıkılırken kitabı ile tanıştım. Hayır kitabın konusu Struma değildi. Sadece küçük bir kaç satırda adı geçiyordu ve kitabın altında notlar bölümünde küçük bir bilgi veriyordu gemi hakkında.
Ben o dip notlara kitaptan daha çok önem veriyorum. O anda okumayı bırakıp başlıyorum araştırmaya. Osman Balcıgil bu işi çok iyi başarıyor doğrusu. Yani beni araştırmaya sevkedecek çok şey bulabiliyor. Neyse efendim bizim konumuz Struma ve Bahar Feyzan’dı değil mi?
Serenad kitabını herkesin çok ama çok sevmesi ve insanların aradığın Struma işte o kitapta demesiyle almıştım. Evet Serenad başlı başına güzel bir kitap ama Struma hikayesi değildi. Yine konudan çıktım değil mi?
Ben de başladım Struma ile ilgili yazılmış bir roman aramaya. Açıkcası olaylar romanlaştırılınca daha rahat okumamı ve anlamamı sağlıyor. Bahar Feyzan’ın Struma hikayesi de karşıma bu araştırmalar neticesinde çıktı. Hevesle aldım okudum.
Ancak kitapta altını çizdiğim, alıntı yaptığım bir çok yer olmasına rağmen bu bir Struma kitabı değildi benim için. Kitap gerçek bir aşk hikayesi olmayıp, gemide yaşananların tamamen bir hayal ürünü olup, kurgu olmasaydı beni hayal kırıklığına uğratan. Fakat asla kitapa kötü diyemem. Hatta güzel bir dönem kitabı diyebilirim.
Kısaca değinmem gerekirse -ki yine çok konuşup geç kaldım- Yahudi ve Türk asıllı bir anne babanın çocuğu olan Doktor İzak, Almanya’da iken nazi soykırımı başlar. İzak, Türkiye’de Atatürk’ün de yakın teması olan ünlü bir adamın oğludur. Aynı zaman da diplomatik yakınları olan tanınmış birisidir. Bu diplomatik mevkiiden ve yarı Türk olduğu için soykırımdan bi şekilde muaf tutulmuştur. Almanya ‘ da bir tesadüf eseri Yahudi asıllı olan Viktorya ile tanışır. Viktorya, bir gün nazilerin elinden kaçarken doktor İzak’a sığınır. Zaten Viktorya’ya ilk görüşte sırılsıklam aşık olmuş olan İzak tabi ki onu saklar ve olaylar gelişmeye başlar. İzak, Türkiye’deki yakınlarıyla irtibat kurar ve Viktorya’yı Türkiye’ye kaçırmak ister. Ancak olaylar hiç de planladığı gibi gelişmez. Bir süre sonra, bir çok yahudiye umut gemisi olan Struma ile onlarında yolları kesişir ve Struma gemisine binerler.
Struma, İstanbul’a geldiğinde gemiden Viktorya ile birlikte inebilmek için büyük çaba sarfetmeye mücadele etmeye başlar. Kendileriyle beraber gemiden indirmek istedikleri biri daha vardır. -O da kitabı okuyanların edineceği bir bilgi olsun.
İzak her ne yaptıysa Viktorya’yı gemiden indirtemez. İstanbul’dan ve Ankara’dan gelen tek cevap gemiden sadece İzak’ın inebileceği yönündedir. Aslında Viktorya’nın başlarda gemiden inebilmesi mümkünken, İzak’tan intikam almaya çalışan birisi yüzünden bu gerçekleşememiştir. -Bu kişinin kim olduğu da yine okuyucuya kalsın- Sonrasında da tamamen bürokrasiye takılmaya başlarlar çünkü aslında Viktorya hiç de İzak’ın tanıdığı gibi bir kişi değildir. Viktorya gemiden indirilmemelidir. İzak ise o olmadan gemiden inmeyi reddetmektedir. Gerisi de kitabı merak eden okuyucuya kalsın derim.
Hikaye yaratıcılık açısından bakıldığında gayet profesyonel kurgulanmış, tarihsel akışla birebir uyum içinde gitmiş ve güzel bir aşk hikayesi kaleme alınmış. Ancak ben aslında kurgu bir hikaye istemediğimden bu anlamda hayal kırıklığına uğrasam da, okumaktan pişman olmadığım bir kitap oldu.
Son olarak eğer buraya kadar okuduysanız Struma ile ilgili gerçeğe en yakın kitabın adını da buraya yazayım.
Aaron Nommaz’ın kaleme aldığı Struma kitabı, Struma gemisinden kurtulan David Stoliar’la yapılan bir söyleşi sonrası oluşturulmuş bir kitaptır. Struma gemisinde yaşananları daha gerçekci olarak gözler önüne sermektedir.
·
50 görüntüleme
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.