Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Gönderi Oluştur

Gönderi

69 syf.
8/10 puan verdi
ALBAYA MEKTUP VAR
Sayın Albayım, On beş yıldır beklediğiniz mektubun bu olmadığını üzülerek söylemek istiyorum. Bu konuda sizi hayal kırıklığına uğrattığım için affınıza sığınıyorum. Siz beni tanımazsınız. Marquez adında birinin hakkınızda yazdığı romanı okuyana kadar ben de sizi tanımıyordum. Bilmem o kitabı okudunuz mu. Hikâyeniz beni derinden sarstı, size olan duygularımı dile getirmek ve aklıma takılan birkaç soruyu izin verirseniz size sormak için bu mektubu yazıyorum. Gençliğinizde Neerlandia Antlaşması’nın meyvelerini toplamak için boşu boşuna 10 yıl beklediniz. Bu arada hatırlarsanız Macando her yerden göç almaya başlamıştı, kasabada ekonomik bir canlanma yaşanıyordu. Bu yeni sosyal ve ekonomik dalga sizin gibi şerefli ve gururlu bir albayı oradan ayrılmaya zorladı. Sonrasında başınıza gelen tüm talihsizlikler de böyle başladı işte. Bütün roman boyunca bu talihsizliğin izlerini her yerde gördük. Başlarda işlerin çok daha iyiye gideceğine inanıyordunuz. Siz hep iyimser baktınız olaylara ama sizin hikâyeniz sadece kötüleşti. Siz ve eşiniz yaşlandıkça git gide zayıfladınız, fakirleştiniz. Bunun yanında sağlığınızı da kaybettiniz. Eşiniz astım hastası oldu. Sizin de bağırsak problemleriniz ve yüksek ateşten şikâyetleriniz kitap boyunca kulaklarımızda yankılandı. Öyle ki horozunuz da sizin gibi hastaydı. Aslında bütün kasaba bir şekilde hastaydı ama bu başka bir hikâye. Oğlunuz yasa dışı bildiri dağıtmaktan polis tarafından vurularak öldürüldü. Bizim hayatınıza dair yakalayabildiğimiz ayrıntılar bunlardı. Yazar olayları karmakarışık anlatmayı sevdiği için okumakta ve anlamakta zorlandığımız yerler oluyor. Yazar bu kitapta üç farklı olaya değinse de sizin hikâyeniz hepsinden daha ağırlıklı ve diğer hikâyeleri içine alan bir hikâyeydi. Unutmadan horozunuzla başlamak istiyorum. Hikâyenin kapağında da var. Horozun hikâyenizdeki pek çok olayı birbirine bağladığını düşünüyorum. Gerçek bir varlık olmasının ötesinde bir sembol olarak görüyorum onu. O horoz umudun umutsuzluğa olan savaşını ne güzel anlattı bize. Kasabanın doktoru, siz, kasaba halkının büyük bir bölümü ve okul çocukları tüm umutlarını o horoza bağladılar. Eşiniz o horozun lanetli gördüğü, oğlunuzun ölümünden de onu sorumlu tuttuğu gerçekten doğru mu? Siz de oğlunuzun anısını canlı tutmak için onu elinizin altında kalmasının ve yarışı kazandığı takdirde iyi bir fiyata satmak istediğiniz de doğru mu? Horoz dövüşü kazanıp tüm kasabayı kurtardı mı? Yazar bize söylemedi, kitabı da çok erken bitirdi. Kim ne derse desin tüm kasaba halkın umutlarını horoza bağlayarak kendi varoluşlarını ellerinde tutan baskıcı hükümet güçlerine karşı bir zafer kazanmak istemeleri haklı bir gerekçeydi. Sizin gibi bir albayın ve eşinizin fakirlik içinde yaşaması bizi çok şaşırttı. Yaşadığınız o yer, en temel ihtiyaçlardan bile mahrum olmanız, paranızın olmaması, sağlığınızın kötü durumda olması çok üzücü gerçekten. Sizin yaşadığınız bu adaletsizliği aynısını kasaba halkının yaşadığını da gördük. Sanırım burada toplumsal bir adaletsizlik söz konusu. Terziye gelen kasaba halkı, okuldan sonra horoz görmeye gelen öğrenciler, horoza para yatırmak için para biriktiren horoz dövüşü fanatikleri de sizinle aynı kaderi paylaşıyormuş. Kasabanız hem ekonomik hem de toplumsal olarak baskı altıda. Bunu hikâyenin hemen başında gerçekleşen bir cenaze alayının geçişinden anlıyoruz. Kasabadaki sıkıyönetim bile alayın güzergâhına etki ediyor. Ancak fakirlerin maruz kaldığı adaletsizliği en güzel siz anlattınız bize. Siz ülkenize yıllarca hizmet ettikten sonra, yasal hakkınız olan emekli aylığınızı ödemekten aciz sosyal ve siyasi bir sistemin kurbanı oldunuz. Marquez’in sizin hikâyenizi yazdığı yıllarda Kolombiya’daki adaletsizliği bize siz hatırlattınız. Gelir adaletsizliğinin örneklerini de gördük sizin hikâyenizde. Bizler Marquez’in kitaplarında yalnızlık temasına oldukça aşinayız, öyle ki adamın “Yüzyıllık Yalnızlık” adında bir romanı bile var. Burada coğrafik konum olarak dış dünyadan çok uzaksınız. Dış dünya ile olan temasınız haftada bir kere o da mektup yoluyla sağlanıyor. Hele ki sizin uzun süre bekleyişiniz yalnızlığınızı fazlasıyla arttırmış olmalı. Eşinizin yalnızlığı ise hepsinden daha kötü. Evden tek bir kez çıktığını gördük. O da elinizde kalan son parça eşyaları satmak için. Siz ikinizin yalnızlığı yazarın “Kolera Günlerinde Aşk” isimli kitaptaki çiftin yalnızlığına o kadar benziyor ki. Hikâyenizde anlatılan problemlerin 1950’lerdeki yozlaşmadan kaynaklandığını biliyoruz, aslında bunun 1800’lü yıllara uzandığını da ülke tarihini okumuş okurlar biliyorlar. Yozlaşma sizin hikâyenizin anahtar kelimesi. Hatta eşinizin “dünyanın çivisi çıktı” dediğini bile duyduk. Bunun yanında şiddet, umut, umutsuzluk, kasaba halkının maruz kaldığı adaletsizlikler, gelir adaletsizliği, yalnızlık duygusu bizim görmeye alıştığımız şeylerdi. 19. ve 20. yüzyıla kadar süren iç savaşlarda yaşanan yozlaşma ve şiddetin iki kuşak tarafından nasıl yansıtıldığını okuduk. Siz, eşiniz ve iktidardakiler eski kuşağı temsil ediyorken, Agustin ve arkadaşları da yeni kuşağı temsil ediyordu. Doğru mu? Marquez sizin hikâyenizi neden yazdı çok merak ediyoruz. Çünkü diğer kitaplarında da sizin hikâyenize benzer konular işlediğini biliyoruz. Yazar, iç savaşların 19. yüzyılın sonunda ülkesini ne hale getirdiğini anlatır durur. Sizin kasabada olduğu gibi ülkedeki pek çok kasabada sıkı yönetim vardı, ve neredeyse her şey devlet ya da kilise tarafından ya sansürleniyor ya da kontrol ediliyordu. Bunları bilmek için sizin hikâyenize gerek yoktu ama biz gene de tarihsel bilgilerimizi tazelemiş olduk, kitapta ancak dikkatli okurların fark edebileceği bir şey de Kolombiya tarihindeki önemli olayların sizin hikâyenize bir zemin oluşturduğunu gerçeğiydi. Yaşadığınız yer kurgu olsa da anlatılan tarihsel olaylar tamamıyla gerçeğe dayanıyordu, yazar bu olaylara bizzat bu kitabın basımına kadar şahit olduğunu dile getiriyor. Size dair aklımda cevap bekleyen pek çok soru var. Ama kasabanızdaki sıkıyönetimden dolayı bu mektubun size ulaşmadan okunacağı ihtimalini göz ardı etmek istemiyorum. Üstelik sizin de başınızı derde sokmak gibi bir niyetim yok. Ben hikâyenizi çok beğendim, umarım başkaları da beğenir. Bu mektubu biraz da bunun için yazıyorum. Herkes öğrensin istiyorum size yapılan haksızlıkları. Sizinle birlikte artık biz de bekliyoruz o mektubu. Eşinize ve size en derin sevgi ve saygılarımı sunuyorum. Sağlıcakla kalın.
Albaya Mektup Yok
Albaya Mektup YokGabriel Garcia Marquez · Can Yayınları · 20208,4bin okunma
··
487 görüntüleme
AkilliBidik okurunun profil resmi
Çok güzel bir inceleme olmuş. Tebrikler...
N okurunun profil resmi
Teşekkür ederim Yasemin Hanım.
Gökçe Erdem okurunun profil resmi
Harika bir inceleme olmuş.Albay bunları okusaydı eminim çok onur duyardı.Kesinlikle okuyacağım,merak ettiğim bir kitaptı.Öncelik verip en kısa sürede okuyacağım.Yüzyıllık Yalnızlık kitabını okudum ve hala üstünde düşünüyorum çoğu kez,hatırladıkça anlam kazandırıyor bana..Bu kitabı da öyle olsa gerek Marquez’in.Livaneli’nin başucu kitabı ve senin yazdığın mektubu da alkışlamak gerekiyor.
N okurunun profil resmi
Teşekkür ederim Gökçe biraz kafa karıştırsa da, keyif alarak okuyacağını düşünüyorum.
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.