Kulağımda ezgiler,
Gözümde puslu görüntüler,
Dimağımda hikayeler,
Yüreğimde titreyişlerle
bitti kitap.
Yaşar Kemaldir bu,bütün duyularınıza hitap
eder...
Ağrı Dağı karşımda tüm kişiliğiyle yükselirken kendimi zor tutuyorum: Tepesine tırmanabilsem... Yaylarına çıkıp ak kuşu, renkli küçük çiçekleri görebilsem... Bahar da yaklaşıyor, acaba hala çobanlar Küp Gölü kıyısında kavallarını çalıyor mu?
İnsan çok sevdiği bir şeyi kelimelere dökerken zorlanır. Ben de anlatmaya zorlanıyorum. Anlatınca büyüsü azalacak gibi. Anlatmasam içimde yara olacak gibi.
Kitabı daha önce de okudum. Ama şimdi başka! Ağrı Dağı'nı biliyorum, Doğubeyazıt'ı biliyorum, Iğdır Ovası'nı biliyorum. Paşa'nın oturduğunu tahmin ettiğim ve bir benzeri olabileceğine inanmadığım İshak Paşa Sarayını, yamaçta bir kartal yuvası gibi durmuş Ahmed-i Hani Türbesi'ni biliyorum.
Mekan bu kitapta çok önemli bir unsur,
bu mekanda bu kitabı okuyabildiğim için çok şanslı hissediyorum kendimi.
Ben de buraya gelmeden önce çoğu insan gibi Ağrı Dağı'nı Ağrı ilinde sanıyordum. Oysa Dağın bir yüzünde Iğdır bir yüzünde Doğubeyazıt vardır. Iğdır'ın her yerinden Dağ'ı görmek mümkündür. Dağ adeta bir insandır, nefes alıp verir, mutlu olur, kızar, üzülür. Başından duman, tepesinden kar eksik olmaz.Yakınına geldiğin zaman tümünü göremezsin de heybetinden için daralır. Uzağında olduğun zaman ise hep bakasın gelir. Sanki bir şey değişecek, dağ hareket edecek gibi gelir.
Yaşar Kemal 50'lerin başlarında gazetecilik
yaptığı yıllarda, röpartaj için Doğubeyazıt'a
gelmiş ve bir ekiple beraber Ağrı Dağı 'na
çıkmış.
Nuhun Gemisi nde bunu anlatır. Çok büyülenmiştir. Ağrıdağı Efsane'sinin basım yılı ise 1970 görünüyor. Demek ki Yaşar Kemal,
kafasında bu büyü ile on beş yirmi sene gezmiş...
Bu küçük eserde bir aşk hikayesinin etrafında
söylenmek isteyen o kadar çok şey var ki... Okuyanlar bunu kendileri keşfedecektir. Hikayeleri bir yana bırakalım.
Beni etkileyen hikayelerden ziyade duygular
oldu. Özellikle KORKU...
Korkunun neredeyse rengi var burada. Elleri var... Ve sizi de boğacak gibi. Yusuf'u çıldırtan baba ve ölüm korkusu, Paşa'nın güçlü duruşunun ardındanki kalabalık korkusu, Gülbahar'ın Ahmet'i yitirme korkusu... İnsanların gelenekleri kaybetme ve ayıplanma korkusu...
Romanın çatısı buydu, "KORKU"
SONRA AŞK:
Bence asıl anlatılan aşk, Ahmet'in değil
Memo'nunkiyidi. Ahmet de Memo'nun canından hiç düşünmeden vazgeçisinden ezilmedi mi?
Gülbahar Ahmet'in canı için Memo'ya ne
verdiğini niçin sakladı? Kadınca bir önsezi ile
biliyordu, Ahmet bunun altında ezilecekti.
Gülbahar her şeyi yapmaya neden hazırdı,
ya Ahmete sadakati?..
Ben yapamadım ama imkanı olan tek oturuşta
okumalı bu kitabı. Kendini seslere, kokulara,
duygulara, düşlere bırakmalı...
Ağrıdağı EfsanesiYaşar Kemal · Yapı Kredi Yayınları · 202227,1bin okunma