Gönderi

Bir iki üç tıp! Üçe kadar sayıyorum. Man tâ se mishomâram. Farsça bir rüya görüyordu. Filiz yeni sürgün gelmişti düşsüz kentler şehrine.. Gözlerini kapatır kapatmaz gördüğü, bacaklarından daha çarpık ilişkilerin şehrin mimarisine yansımış olduğuydu... Bir basamaktan aşağı adımını attı. Hep yek sokağı... Teklik apartmanının önüne geldiğinde durdu. Türkçede en fazla kullanılan kelimelerden birinin de "bir" olduğunu biliyordu. Peki hani güzel üstat ne diyordu? Aşk çiftleşmek değil tekleşmektir... Bu teklik apartmanın önünde sokaktaki tabelalara baktı. Hemen sağ tarafında Sahte Dostlar Tekel Bayii onun yanında Hürriyet gazetecisi... Öyle ya dostlukların şerefine içilen bir ülkede hürriyet de sadece bir gazete ve gazete bayisinin ismi olabilirdi. Apartmana girdi. 2. kata çıktı sonra. Bir kadın çığlık çığlığa doğuruyordu. Fikirleri doğuruyordu besbelli. Bu dünyada en büyük çığlığı, acıların fikirlere dönüştüğünde atabilirdin. 3. kata geldiğinde gözlerini açtı. Günaydın sabah. Elbisesi terden vücuduna yapışmıştı. Sanki korneasına kadar terlemişti. Ziraa açılan gözleri buğuyla karşılamıştı yeni günü. Deryadesen🕊
·
1 görüntüleme
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.