Gönderi

ZİZEK, KORONA VİRÜS, SOL VE CEHALET
“Marksist” olmak hiç bu kadar ucuz ve koşulsuz olmamıştı. Kamuoyunda “sol” diye sunulan hiç bu kadar cahilleştirilememişti. “Habertürk” Slavoj Zizek’i “Sivri çıkışları ve radikal önerileriyle tanınan Sloven Marksist sosyolog, filozof ve kültür eleştirmeni” diye duyuruyor([m.haberturk.com/zizek-insanligi...…](m.haberturk.com/zizek-insanligi...)). “Gazete DuvaR” “Marksist sosyolog ve düşünür” diye taçlandırıyor([gazeteduvar.com.tr…/slavoj-zizekten-korona-vi…/](gazeteduvar.com.tr/gundem/2020/03/...)). Zizek’in “sivri çıkışlar” yaptığı doğrudur. Fakat meseleyi kökünden kavrayan, sorunu nedenleriyle ortadan kaldırma anlamında “radikal” olduğu sadece şüpheli değil. Marksist olmadığı da kesin ve açık. Bırakalım şimdi radikal olmayı, Marksist olmayı. Bunlar başlıbaşına başka tartışma konularıdır. Zizek ne “filozof”tur ne “sosyolog”dur ne de “düşünür”. Zizek yazardır, o yazar. Yazdıkları bakımından ya cahildir ya da bilerek cehalet yaymaktadır. Neden bu acımasız radikal yargılar? Bildiğimiz gibi virüs ve sağlık krizi henüz başlamıştı ki, birden Zizek ile bir röportaj yayınlandı. Röportajda Zizek salgına karşı “küresel komünizm” önerisinde bulunur. Buna diyecek yoktur. Mevcut sağlık sistemi ne teker teker ülkelerde ne de dünya çapında ciddi anlamda sağlık üretiyor. Zaten sistem hastalığı engellemek/önlemek üzerine değil, tersine daha çok hastalığa karşı ilaç vermek yolu ile hastalığa karşı mücadele üzerine kurulmuş. Oysa sistemin, hastalığı daha çıkmadan önlemesi, sağlığı koruması gerekir. Oysa mevcut sağlık sistemi hastalığın oluşmasına müsaade ediyor ve ilaç ile sağlığı yeniden tesis etmeye çalışıyor. Sıkça bunu bile yapmıyor, sadece ilaç satmakla yetiniyor. Bu nedenle Zizek’in önerisi üzerine gerçekten düşünmek gerekir -ki öneri hiç de yeni değil. Peki, nerede yatıyor “filozofun” cehaleti? Şurada... Zizek’e soruluyor: “Komünizmi bir yönetim şekli olarak değil insan hayatını korumak ve yüceltmek için bir perspektif olarak ortaya koyuyorsunuz. Boris Johnson’ı örnek göstererek milliyetçiliğe olan eğiliminden bahsediyorsunuz. Dolayısıyla muhafazakâr ya da sol, komünizm perspektifini kimin uygulayacağı önemli değil, öyle mi?” Zizek yanıtlıyor: “Hayır, bu sadece bir perspektif değil, uluslararası işbirliği, devletin piyasaya şimdikinden fazla doğrudan müdahalesi, binlerce kişinin mobilizasyonu gibi bir seri öneri ve önlemleri içeren bir perspektif.” Zizek burada ne talep ediyor? Önerilen, mevcut yönetim sistemi çerçevesinde yeni bir yönetim tarzıdır, yön değişikliği; bir yönetim biçiminden başka bir yönetim biçimine geçiş için bir perspektif değişikliği -ki bu bile bir yönetim şeklini şart koşar. Zizek devam ediyor: “Bunu kimin yapacağının bir önemi yok, bu önlemlerin kendisinin bir politik anlamı var.” Ne demek “politik anlamı olmak”? Politik anlam, içerik ve buna uygun, bunu konumu, çıkar ve bilinci gereği hayata geçirecek özneyi şart koşar. Politika, Aristoteles’ten beri bildiğimiz üzere, toplumun kaynaklarının toplumsal yeniden üretim için nasıl dağıtılacağı ile ilgilidir. Diğer bir değişle herhangi bir politik perspektif herhangi bir kişi veya kesim tarafından uygulanamaz. Herhangi bir politik perspektifi takip etmek ve sonunda gerçekleştirmek için söz konusu perspektifin belli bir öznesinin olması gerekir. Daha doğrusu her özne, konumu ve çıkarı gereği kendi perspektifini belirler ve uygular. Şimdi, bunu kimin yapacağının bir önemi yok mu? Ne diyor Zizek hatırlayalım? “Bunu kimin yapacağının bir önemi yok, bu önlemlerin kendisinin bir politik anlamı var.” Demek ki bu kadar anlamsız konuşabilmek için, filozof, sosyolog, düşünür, kültür eleştirmeni olmak gerekiyormuş. Bu kadar anlamsız, boş, hatta cahilce konuşanlar genellikle koşulsuz solcu oluyor ve (kendilerine bu hakkı kim verdiyse) sol adına konuşuyorlar ve hemen “Marksist” ilan ediliyorlar. Zizek devam ediyor: “Bunun hangi şekilde yapılabileceğini bilmiyorum. Hatta yapılabilecek mi ondan bile emin değilim fakat uygarlığın hayatta kalabilmesi için bunun bir yolu olmalı.” İnsanlık bu konuda bu kadar mı cahildir? Zizek neden korkuyor veya neden bilmiyor, neden emin değil? Zizek hep böyle. Herkesin talep ettiğini sanki ilk defa kendisi talep ediyormuş gibi sunuyor. Fakat öznenin belirlenmesine gelince hep “bilmiyorum”, ereğin gerçekleşmesine gelince hep “emin” değilim diyor. Bu nedenle Zizek ya gerçekten cahil ya da bilerek sol içinde ve sol adına cehalet üretiyor ve yayıyor. Bugün en sıradan insan bile bir politik perspektif ve proje ile politik özne arasında tutarlı bir ilişki olduğunu biliyor. Zizek bilmiyor. Ama hep yazıyor, hep konuşuyor. Konuşurken çok emin, ama sözleri sol özneyi çözmekten, sol öznenin özgüvenini yıkmaktan başka bir işe yaramıyor. Doğan GÖÇMEN
·
93 görüntüleme
Celal Uslu okurunun profil resmi
Merhaba, Kamuoyu dediğimiz olgunun tam olarak da görevi bu olmadı mı zaten? Sol argümanların içini boşaltıp, dikkatleri anlatılmak istenilenin içeriği yerine, içeriğin retorik kısmından soyutlandırılıp salt anlatıcının fiziksel ve karakteristik özelliklerine hapsetmek için: söz deyişiyle sol çevreler karşıtları olduklarını düşündükleri diğer düşünce topluluklarından bile daha fazla yarış içerisindeler. İnternette Zizek posterleri, yapıştırıcılar vb. Che'nin aynı ürünlerdeki popülerliği kadar varolabliliyorsa yine Zizek'in 'aforizmaları' diğer düşünürler gibi piyasalarda bolca bulunabiliyorsa; kamuoyu görevini yerine getiriyor denilebilir mi?
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.