Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Gönderi Oluştur

Gönderi

İSLÂM'DA METAFİZİK DÜŞÜNCENİN TEMEL YAPISI *
Bu giriş makalesinde ben, İran'ın önde gelen filozoflarından bazılarının düşüncelerince temsil edilen ve Doğu felsefesi içerisinde en Önemli felsefe türlerinden biri olan bir felsefî aktiviteye dikkat çekmek istiyorum. Ben bu yaklaşımın, Doğu ve Batı'nın yüz yüze gelip buluşması bağlamında ve Doğu ile Batı'nın felsefî düşünce planında birbirlerini daha iyi anlamalarının sağlanması ve bunun geliştirilmesi çabasında önemli bir yerinin olduğuna inanıyorum. Doğu ve Batı toplumları arasında birbirlerinin fikir ve düşüncelerini felsefi açıdan derinden kavrama temeli üzerine kurulacak gerçek bir uluslararası dostluk ve kardeşliğin hissedilip fark edilmesinin, dünyanın bu günkü durumunda en adi olarak ihtiyaç duyulan şeylerden biri olduğu kanaatindeyim. Ancak, Sokrates öncesi orijininden başlayarak günümüzdeki çağdaş görünümüne kadar olan tarihsel gelişimi oldukça belirgin bir tekdüzelik ve birlik arz eden Batı felsefesinden farklı olarak, Doğu'da böyle herhangi bir tarihsel tekdüzelik ve birlik bulunmamaktadır. Dolayısıyla biz sadece çoğul haldeki 'Doğu felsefeleri'nden söz edebiliriz. Durum böyle olunca, Doğu'nun çeşitli felsefelerinin, kapsamlı ve kuşatıcı bir yapısal çerçeveye -yani, bir tür Doğu felsefeleri metafelsefesine- ulaşmaya çalışan bir yaklaşımla sistematik bir şekilde ele alınıp incelenmesinin büyük önem taşıdığını düşünüyorum. Böylece, bu şekildeki bir inceleme ile Doğu'nun büyük felsefeleri de belli bir yapısal birlik düzeyine ulaştırılabilecektir. Başka bir deyişle, biz, Doğu ile Batı arasında gerçekleşecek verimli bir karşılıklı felsefî anlayışın mümkün olup-olmadığı konusunu düşünmeye başlamadan Önce, Doğu'nun felsefî geleneklerinin kendi sınırları içerisinde daha iyi düzeyde bir karşılıklı felsefî anlayışı gerçekleştirmek durumundayız. Ben, İslâm'da metafizik düşüncenin temel yapısı problemine işte böyle bir düşünce ile yaklaşmaktayım. İslâm, uzun tarihi boyunca bir takım önde gelen düşünürler yetiştirmiş ve çeşitli felsefe okulları meydana getirmiştir. Burada ben onlardan sadece bir tanesini -'varlığın birliği' (vahdet-i vücûd) okulu olarak bilinen ve kuşkusuz en Önemlilerinden birini oluşturan bir okulu- ele alıp inceleyeceğim. Vahdet-i vücûd kavramı, on birinci ve on ikinci yüzyıllar İspanya'sının büyük Arap mistik filozofu İbn-i Arabi'ye (M.1165-1240) kadar gerilere gider. Bu anlayış, on üçüncü yüzyıldan başlayarak İslâm metafizik düşünce geleneğinin, genellikle Molla Sadra olarak bilinen Sadreddîn-i Şirâzi'nin (M.1571-1640) düşüncesinde bütün yaklaşımları kendisinde birleştiren zirve noktasına ulaştığı on altıncı ve on yedinci yüzyıllara kadar uzanan zaman dilimi içerisinde Müslüman düşünürlerin büyük çoğunluğu üzerinde -özellikle de İran'da- çok büyük bir etkiye sahip olmuştur. Böylece, bu makalenin kapsam alam, hem tarihî ve hem de coğrafî bakımdan oldukça sınırlı tutulacaktır. * Çevirisini sunduğumuz bu makalenin yazarı, orijinal adı ve kaynağı {öyledir Toshihiko Izutsu, "The Basic Structure of Metaphysical Thinking in Islam," Collected Papers on Islamic Philosophy and Mysticism, Wisdom of Persia Series, vol. 4, (ed.) M. Mohaghedh and H. Landolt (Tehran: McGill University, 1971), pp. 39-72. Bu makale, daha sonra, Izutsu'nun 'Mistik İslâm Düşüncesi' konusundaki makalelerinin bir koleksiyonu olan, Creation and the Timeless Order of Things: Essays in Islamic Mystical Philosophy (Ashland, Oregon: White Cloud Press, 1994) adlı kitabın 1-37 sayfalarında tekrar yayınlanmıştır.
Sayfa 13 - ANKA YAYINLARI, 2. Basım, Ağustos 2002Kitabı okudu
·
20 görüntüleme
lazcuk okurunun profil resmi
Molla Sadra olarak bilinen Sadreddîn-i Şirâzi
Molla Sadra
Molla Sadra
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.