"Biz Dünyalılar büyük ve güzel şeyleri yıkmak konusunda hünerliyizdir."
İthaki Bilimkurgu Klasikleri serisinden okuduğum 37. kitap oldu. Ray Bradbury'nin ise Fahreheit 451'den sonra okuduğum ikinci kitabıydı. Önümüzdeki günlerde Resimli Adam ve Yakma Zevki'ni de okuyarak sizlere yorumlamaya çalışacağım.
Mars Yıllıkları isimli bu kitabın konusu, Mars'ın fethi, kolonileşmesi ve insanlığın Mars'a yerleşerek orayı da tıpkı Dünya gibi mahvetmeleri... Bu noktada yazarın hayata bakış açısından biraz bahsetmek gerekiyor. Bradbury, insanlığın yaşam tarzını beğenmeyen ve eserlerinde sıklıkla bu yaşam tarzını eleştiren biridir. Ve hatta bu şekilde yaşamaya devam edilmesi halinde inanlığın sonunun hiç de iyi olmayacağını öngörmektedir.
İşte bu kitapta Bradbury insanlığı alır, önce Mars'a gönderir, akabinde ise karşısına bir ayna koyarak başlar insanlığı acımasızca betimlemeye... İnsan aslında Mars'tadır; ama yaşadığı sorunlar hep Dünya'nın kendi sorunlarıdır. Böylece yazar tarafından, Dünya'nın adaletsiz ve acımasız düzenini eleştirmek ve insanlığı yermek için muazzam bir konu elde edilmiş olur. Devamında kim durdurabilir ki Ray Bradbury'yi?
Mars'a giden ilk insanlar önce yere tükürerek Mars'ta dolaşmaya başlarlar. Tükürme eylemi küçük bir ayrıntı gibi görülebilir; ama Mars'ın da başka canlıların yaşam alanı olabileceğini düşünürsek, yapılan eylem oldukça çirkindir. Bunun gibi hareketlerle insanlar, Dünya'yı savaşlar ve atom bombalarıyla mahvettikleri gibi, Mars'ı da mahvetmeye başlarlar. Yavaş yavaş ama kaçınılmaz bir biçimde...
Bu arada insanlar Mars'ta yalnız değillerdir. Tıpkı Robert A. Heinlein'ın Yaban Diyarlarda Yabancı isimli kitabında tasvir ettiği gibi burada da Marslılar vardır. Marslılar şekil değiştiren, zihin okuyan, belirli bir gelişmişlik seviyesine erişmiş canlılardır. Başlangıçta insanlara büyük zorluklar çıkaran Marslılar, adeta bir sırtlan sürüsünü andıran insanlık karşısında sonunda pes etmek zorunda kalır. Böylece bilinmez ve korkutucu olan Marslılar yavaş yavaş daha iyi ve daha mantıklı olarak gözümüze görünmeye başlarken, insanlığın bencilliği, saygısızlığı, "canlıtanımazlığı" ve anlamsız hırsları çırılçıplak önümüze dökülmüş olur.
Kısacası Mars Yıllıkları başka bir gezegende de olsa bize bizi anlatır. Yazar bu anlatımı yaparken bilimsel detaylara ve sıkıcı analizlere girmez. En kolay yolu seçer: Örnekleme... Hemen hemen her öyküde insanlığın olumsuz bir yönünü bize örnekleme yoluyla gösterir: Açgözlülük, saygısızlık, haset, ırkçılık, kıskançlık, yalnızlık, korku vs...
Kitabın konusunu bu şekilde genellemek yeterli. Zira eser kronolojik sırasıyla 2030-2057 yılları arasını anlatan ve kısa öykülerden oluşan bir kitap. Her öyküyü beğendiğimi söyleyemem elbette; ama genel anlamda mesajları başarılı buldum.
Son olarak, kitabın içerisinde Usher II isimli bölümde, Fahrenheit 451'in ünlü itfaiyecileri bize oynadıkları ufak bir rolle göz kırpmaktadırlar ve yine aynı bölümde Edgar Allan Poe'ya da yazarımız tarafından selam verildiği dikkatimden kaçmadı. Bizden de selam olsun!