“Kristeva’nın ortaya attığı ve 1960’lı yılların sonlarından başlayarak her yazınsal çözümlemenin artık zorunlu bir aşaması olarak görülen metinlerarası, kabaca, iki ya da daha çok metin arasında bir alışveriş, bir tür konuşma ya da söyleşim biçimi olarak anlaşılmalıdır. Bir yazar başka bir yazarın metninden parçaları kendi metninin bağlamında kaynaştırarak yeniden yazar. Her söylemin başka bir söylemi yinelediğini, her yazınsal, metnin açık ya da kapalı bir biçimde önceki metinlerden, yazınsal gelenekten izler taşıdığını savunan yeni eleştiri yanlıları onun ‘alıntısal’ özelliğini göstermeye uğraşırlar. Hepsi de metnin bir alıntılar toplamı olduğunu, her metnin eski metinlerden aldığı parçaları yeni bir bütün içerisinde bir araya getirdiğini ileri sürerler. Kısacası, bu bağlamda, her yapıt bir metinlerarasıdır. La Bruyere’in söylediği gibi, ‘Her şey daha önce söylenmiştir’, ‘Yedi bin yıldır insanlar vardırlar ve düşünmektedirler” Yazın hep aynı içeriğin yinelenmesinden başka bir şey değildir. "
Sayfa 17 - Öteki Yayınevi, Ankara, Mayıs 2000.