Kopenhag araştırma lab. çalışırken arkadaşlarım bir soru yöneltti. ''Sahi sen hem dindar olmayı hem de bilimle uğraşmayı nasıl bağdaştırıyorsun?''
Aslında o zaman kadar hiç düşünmediğim bir soruya gözümü mikroskobumdan ayırmadan cevap vermiştim''Dinim bana emrettiği için bilim yapmak zorundayım Kutsal kitabımın bana emri böyle...'' Bunu ilk defa duyuyorum dedi.
Ben ''Allahın emridir'' diye okumaktan gözleri kan çanağına dönen, okuma koltuğunda beli iki büklüm olduğu için mezerına iki büklüm defnettiğimiz bir dedenin torunuydum. Daha eski dedelerim, bir yandan dünyaya diz çöktürürken, diğer yandan alimlerin önünde kuzu kuzu azar yemeyi ''büyüklük''bilen insanlardı.
Benim inandığım, anlamak ve yaşamakla yükümlü olduğum Kitap, ''ilmi''Allahın emri olarak koymuştu önüme. Kendimizi ve yaşadığımız evreni anlamakla yükümlü idik, ben ve tüm müslümanlar. Oysa ''Din ve Bilim'' Batı'nın zihninde biribirini dışlayan iki düşman haline gelmişti adeta.