Gönderi

Mustafa Kemal Paşa Hazretleri’ne Saygıdeğer Efendim, Memleketin siyasî durumu en son çizgisine geldi. Kendimize bir yön çizebilmek için Türk milletinin zarını atıp, olumlu bir durum alma zamanı ise geçmek üzere bulunuyor. Dış durum İstanbul’da şöyle görünüyor: Fransa, İtalya, İngiltere, Türkiye’nin mandaterlik meselesini Amerikan Senatosu’na resmen teklif etmiş olmakla birlikte, Senato’nun bu teklifi kabul etmemesi için bütün güçlerini kullanıyorlar. Bölüşümden pay kaçırmak, elbette işlerine gelmiyor. Suriye’de aradığını bulamayan Fransa, zararını Türkiye’den kapatmak istiyor. İtalya, namuslu bir emperyalist olduğundan, savaşa, ancak Anadolu’nun bölüşülmesinde pay almak için girdiğini açıktan açığa söylüyor. İngiltere’nin oyunu biraz daha incedir. İngiltere, Türk’ün birliğini, çağdaşlaşmasını, gerçek bir bağımsızlık kazanmasını, gelecekte bile istemiyor. Yeni imkân ve görüşlerle tamamen çağdaş ve kuvvetli bir Müslüman - Türk hükûmeti, başında Hilâfet de olursa, İngiltere’nin elindeki müslüman esirleri için kötü bir örnek olur. İngiltere, Türkiye’yi bütünü ile ele geçirebilse, kafasını kolunu koparır, birkaç yılda sadık bir sömürge durumuna sokar. Buna, memleketimizde en başta ve özellikle dinî sınıflar çoktan taraftardırlar. Fakat bunu, Fransa ile dövüşmeden yapabilmek mümkün olamayacağından taraftar olamaz. Fakat, Türkiye’yi bütün olarak korumak gereği duyulursa, yani bölüşmenin büyük askerî fedakârlıklarla yapılabileceğini anlarsa, Lâtinleri sokmamak için Amerikan görüşünü tutar ve destekler. Nitekim, İngiliz siyasetçileri arasında zaten bu görüşe eğilimli olanlar vardır. Morisson (Morison) gibi ünlü kimseler Amerikan’ın Türkiye’de manda kurmasını istiyorlar. Başka bir çözüm yolu da, Türkiye’yi Trakya’dan, İzmir’den, Adana’dan, belki de Trabzon’dan ve hele İstanbul’dan yoksun bıraktıktan sonra, eski “Kapitülasyon”ları ve boğulmaya mahkûm iç sınırlarıyla başbaşa bırakmak. Biz İstanbul’da, kendimiz için, bütün eski ve yeni Türkiye sınırlarını içine almak üzere bir Amerikan mandasını “kötünün iyisi” olarak görüyoruz. Dayandığımız noktalar şunlardır: 1- Aramızda, hangi şartlar altında olursa olsun, Hristiyan azınlıklar kalacaktır. Bunlar hem Osmanlı vatandaşı olma haklarından yararlanacaklar, hem de dışarıda bir Avrupa devletine dayanarak karışıklık çıkaracaklar, sürekli olarak müdahaleye yol açacaklar ve zaten göstermelikten ibaret olan bağımsızlığımızdan azınlıklar adına her yıl bir parça daha kaybedeceğiz. Güçlü bir hükûmet ve çağdaş bir idare kurulabilmesi için, patrikhanenin siyasî imtiyazları, azınlıkların kuvvetli devletler aracılığıyla yaptıkları sürekli tehditler ortadan kalkmalıdır. Küçük ve zayıf bir Türkiye bunu başaramayacaktır. 2- Birbirini yok eden, çıkar sağlama, hırsızlık, macera ve şöhret için yaşayanların hırsını doyuran bu hükûmet anlayışı yerine, milletin refah ve kalkınmasını sağlayabilecek, halkı ve köyleri, sağlığı ve zihniyeti ile çağdaş bir halk durumuna getirebilecek bir hükûmet anlayış ve uygulamasına ihtiyacımız var. Bunun için gerekli olan paraya uzmanlığa ve güce sahip değiliz. Siyasî dış borçlar, siyasî esareti arttırıyor. Taraf tutma, cahillik ve çok konuşmaktan başka olumlu bir sonuç veren yeni bir hayat yaratamıyoruz. Bugünkü hükûmet, adamlarını takdir etmese bile, halkı ve halk hükûmeti kurulmasını yararlı gören Filipin gibi vahşî bir memleketi, bugün kendi kendini idareye muktedir çağdaş bir makine haline koyan Amerika, bu konuda çok işimize geliyor. On beş, yirmi yıl sıkıntı çektikten sonra yeni bir Türkiye’yi, her ferdi öğrenimi ve zihniyetiyle gerçek bağımsızlığı kafasında ve cebinde taşıyan bir Türkiye’yi ancak yeni dünyanın kabiliyeti yaratabilir. 3- Yabancı devletlerin Türkiye üzerindeki rekabetlerini ve kuvvetlerini memleketimizden uzaklaştırabilecek bir yardımcıya ihtiyacımız var. Bunu ancak, Avrupa dışında ve Avrupa’dan daha güçlü bir elde bulabiliriz. 4- Bugünkü oldu bittileri ortadan kaldırmak ve dâvâmızı hızla dünyaya karşı savunabilmek için, gerekli güce sahip bir devletin yardımını istemek lâzımdır. Yayılma siyaseti güden Avrupa’nın başvurduğu binbir yol ve alçakça siyasetine karşı böyle bir vekil olarak Amerika’yı kendimize kazanarak ortaya atabilirsek, Doğu Meselesi’ni de gelecek için kendimiz çözümlemiş olacağız. Bu sebeplerden dolayı, bir an önce istememiz gereken Amerikan mandası da, elbette sakıncasız değildir. Haysiyetimizden epeyce fedâkarlık etmek mecburiyetinde bulunuyoruz. Yalnız, bazılarının düşündüğü gibi, Amerikan’ın resmî sıfatında, dinî eğilim ve taraf tutma yoktur. Hristiyanlara para verecek misyoner kadın Amerika’sı, Amerika’nın yönetim mekanizmasında bir yer tutmaz. Amerika’nın yönetim mekanizması dinsiz ve millîyetsizdir. O, türlü cins ve mezhepten insanları çok uyumlu ve kaynaşmış olarak bir arada tutmanın yolunu biliyor. Amerika, Doğu’da mandaterlik yapmak, Avrupa’da başına dert açmak niyetinde değildir. Fakat, onların onur meselesi yaptıkları şey, yöntemleri ve idealleri ile Avrupa’dan daha üstün bir millet olmak iddiasıdır. Bir millet içtenlikle Amerikan milletine başvurursa, Avrupa’ya, girdikleri memleket ve milletin yararına nasıl bir idare kurduklarını göstermek isterler. Amerikan resmî yerlerinin önemli şahsiyetleri arasında çok lehimize bir hava oluştu. İstanbul’a Ermeni dostu olarak gelen birçok hatırı sayılı Amerikalı, Türk dostu ve Türk propagandacısı olarak döndüler. Bu akımı temsil eden resmi ve resmi olmayan Amerikan görüşünün altında yatan gizli düşünce şudur: Türkiye’yi parçalamamak, eski sınırları içinde bir bütün halinde olduğu gibi korumak şartıyla genel ve tek bir mandaya bağlamak. Suriye, Amerikan Komisyonu orada iken, genel bir kongre toplayarak Amerika’yı istemiştir. Suriye’nin bu isteği Amerika’da çok iyi karşılanmıştır. Amerika, bizim topraklarımız üzerinde Ermenistan kurmaya niyetli görünmüyor. Eğer mandayı alırlarsa, bütün milletleri eşit şartlar altında bir memleket evlâdı olarak kabul edip alacaklarını, önemli çevrelerden haber aldım. Ne var ki, Avrupa, mutlaka bir Ermenistan meselesi ortaya çıkarmak -özellikle İngiltere- Ermenilere tavizler vermek istiyor. Amerikan kamuoyunda zulüm görmüş Ermeniler adına bir oyun oynamaya çalışıyor. Avrupa korkusu, bizim fikir adamlarını düşündürüyor. Reşat Hikmet Bey gibi, Câmi Bey gibi, hattâ millî birliğe şekil veren diplomatlarımızın, Ermeni meselesi için bir çözüm yolu tavsiyeleri var. Resmen size yazılıyor. Çok tehlikeli anlar geçiriyoruz. Anadolu’daki mücadeleyi dikkat ve sevgiyle izleyen bir Amerika var. Hükûmet ve İngilizler, bunun Hristiyanları öldürmek, ittihatçıları getirmek için yapılan bir hareket olduğu düşüncesini Amerika’ya elbirliği ile benimsetmeye çalışıyorlar. Her an, bu Millî Mücadele’yi durdurmak için kuvvet gönderilmesi tasarlanıyor; bunun için İngilizleri kandırmaya çalışıyorlar. Millî Mücadele hızla ve olumlu isteklerle kendini ortaya koyarsa ve Hristiyan düşmanlığı gibi bir rengi de olmazsa, Amerika’da hemen destek bulacağını yine çok önemli çevreler garanti ediyorlar. Sivas Kongresi toplanıncaya kadar, Amerikan Komisyonunu alıkoymaya çalışıyoruz. Hattâ, kongreye Amerikalı bir gazeteci göndermeyi de belki başarabileceğiz. İşte bütün bunlar karşısında, dâvâmızda bize yardımcı olabilmesi için, bu fırsat dakikalarını kaybetmeden, bölüşülme ve çözülme korkusu karşısında, kendimizi Amerika’ya başvurmaya mecbur görüyoruz. Vâsıf Bey kardeşimizle bu hususta birleştiğimiz noktaları kendisi de ayrıca yazacaktır. Türkiye’yi azim ve irade sahibi geniş görüşlü bir iki kişi belki kurtarabilir. Macera ve boğuşma devri artık geçmiştir. Gelecek için kalkınma ve birlik savaşı açmaya mecburuz. Sınırlarında bu kadar çok evlâdı ölen zavallı memleketimizin düşünce ve medeniyet savaşında kaç tane şehidi var. Biz Türkiye’nin hayırlı evlâtlarından, yarının kurucuları olmalarını istiyoruz. Sizin, Rauf Bey kardeşimizle birlikte, temelleri bile çöken zavallı memleketimiz için uzakları görerek düşünüp çalışmanızı bekliyoruz. Saygılarımı gönderir, başarınıza dua ederim. Millî dâvâda canıyla başıyla çalışanlar arasında, sade bir Türk askerinin alçak gönüllülüğü ile, sizinle birlikte olduğumu ifade ederim. 10.8.1919 Halide Edip
·
89 görüntüleme
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.