Gönderi

216 syf.
·
Puan vermedi
Feminist bir Ütopya mı ? Kulağa çok hoş geliyor.Cinsiyetçilik yapan bir insan asla değilim fakat bu kitaptan sonra eksikliklere rağmen keşke demedim değil.Erkekler olmadan daha anlamlı,güzel,refah,cinayetsiz, kadınların kendini değerli hissettiği bir ülke mi ben dünya isterdim! Feministler pek sevilmez. Bu doğru, biliyorsunuz. İçinde bulunduğumuz yılda dahi feminizm lafı geçince ortamda soğuk rüzgârlar eser. İnternetteki belli çevrelerde bir küfür gibi algılanıyor. Kadın pop yıldızları ve aktrisler elbette eşitlikten ve benzeri şeylerden yana olduklarını vurguluyorlar, ama kulağa ‘korkutucu’ gelmesin diye de laflarını eğip bükmekten geri durmuyolar. On yıllardır (yoksa yüzyıllar mı?) başat söylem, feministliğin son derece nahoş bir şey olduğunu vurguluyor. Arkadaşının ırkçı şakasını yüzüne vurmak “hoş” değildir. Son çıkan gişe rekortmeni filmdeki apaçık cinsiyetçilikten şikayet etmek “hoş” değildir. “Vücudunla barışık ol” görüşü kimlik politikalarının “hoş” karşılanan bir parçası değildir. “Havalı” insanlar her şeyi bu kadar kurcalamaz. “Havalı” kadınlar şikayet etmez… Charlotte Perkins Gilman tarafından kaleme alınan Kadınlar Ülkesi, üç erkek araştırmacının tamamen kadınlardan oluşan kayıp bir uygarlığı keşfetmesini konu alan son derece hevesli bir bilimkurgu-maceracı öyküsü. Kalbinde ise varlığından dolayı özür dilemeyen feminist bir söylem yatıyor. Gilman kitabında, bazı 21. yüzyıl “ilericilerinin” dahi diplomatik olmak adına çekinecekleri kadar ileri gidiyor Anlatıcı, Vandyck Jennings ve iki yoldaşı, Terry O. Nicholson ve Jeff Margrave erkek maskülenliğinin o kadar mükemmel ve sert karikatürleri ki... Terry hiçbir kadının kendisini reddedemeyeceğini düşünerek şişiniyor, Jeff lütfedermişçesine şövalyevari “iyi çocuk” rolünü oynuyor, Van ise düpedüz sahte masumiyetiyle saf delikanlı pozlarında. Kitabın yazılmasının üstünden 100 yıl geçmesine rağmen, hem sosyal medyada hem de gerçek hayatta hâlâ çoğu erkeğin büründüğü rolün bir izdüşümü gibiler. Kadınlar Ülkesi’ne ulaştıklarında ne bulacaklarını tartışırken kullandıkları şu amirane, hor gören dil ipucu veriyor : “Aralarında kavga edip dururlardı,” diye ısrar etti Terry. “Kadınlar hep kavga eder. Herhangi bir düzen veya tertip beklememeliyiz.” “Çok yanılıyorsun,” dedi Jeff. “Başrahibe tarafından yönetilen manastır gibi bir şey olacaktır. Huzurlu, uyum içinde yaşayan kız kardeşler göreceğiz bence.” Alaylı bir kahkaha patlatttım! “Rahibeler ya! Bu huzurlu kız kardeşler bekâr olurlar Jeff, bağlılık yemini etmişlerdir çünkü. Buradakiler ise kadın. Anne ve anneliğin olduğu yerde öyle bir kardeşlik bulman çok zor.” “Aynen öyle, birbirleriyle kapıştıklarından eminim,” diye onayladı Terry. “Ayrıca herhangi bir icat veya gelişim de beklemeyelim, son derece ilkel bir toplulukla karşılaşacağız. Elbette buldukları şey, tüm bu beklentilerini boşa çıkarır. Kadınlar Ülkesi bir cennettir; savaş yoktur, suç yoktur, açlık, israf, kibir, kıskançlık, üzüntü yoktur… Ülke temelde tek ve büyük, birbirine bağlı bir aile gibi hareket eder; yalnız bu aile üç milyon kişiden oluşur, o kadar. Herkes değerlidir, herkesin ihtiyacı karşılanır, herkes vejetaryendir ve herkes şık ama belli bir cinsiyete ait olmayan örme elbiseler giyer. Teknoloji, eğitim ve sanat son derece gelişmiştir. Kız kardeşler her şeyi kendileri yapar ve çok da iyi yapar. Yalnızca kadınlardan oluşan bir toplumun (erkekler döllenme aşamasında elenir) sorunsuz çalışması bir yana, aynı zamanda kusursuz, parıltılı, sosyalizmvari bir ütopya olması fikri canlandırıcı ve yapıcı bir mübalağa. Bu fikir Ruth Bader Ginsburg‘un, Anayasa Mahkemesi’nde dokuz hakimden dokuzunun da kadın olduğunda yeterli sayıda kadın olacağını söylediği ünlü sözünden de esintiler taşıyor. Ginsburg şöyle demişti: “Ülke tarihinin büyük çoğunluğunda Yüksek Mahkeme’de dokuz hakim olageldi ve tamamı da erkekti. Kimse de bunu garipsemedi.” Hayalet Avcıları’nın tamamen kadınlardan oluşan bir ekiple yeniden çekilmesi kadar zararsız bir hamlenin dahi müthiş bir tepkiyle karşılandığı, eril korkuyla (değer kaybetme korkusu, güçten düşme korkusu, kadın istilası korkusu) bunca sınırlandırılmış bir kültürde, şu mesajı toplum bilincine kalın harflerle kazımak hayati bir öneme sahip: Yüzyıllar boyunca kadınlar medyada, ticaret hayatında ve gücü elinde tutan konumlarda olması gerekenden çok daha az temsil edildi. Öyle bir adaletsizlikle karşı karşıyayız ki, gerçek cinsiyet eşitliğine erişmek için bile en ufak şeylere tepki gösterip baş kaldırmalı ve istikrarlı bir şekilde devam etmeliyiz. Günümüzde bir feminist ütopya düşlesek, neye benzerdi? Bazı kişilerin böylesi bir analizi kılı kırk yarma olarak göreceği malum. Çok uzatığımın farkına vararak bütün kadınların okuması gereken ve kendilerine değer verdikleri anda daha yaşanılabilir güzel bir hayata devam edebilicekleri kanısındayım.
Kadınlar Ülkesi
Kadınlar ÜlkesiCharlotte Perkins Gilman · İthaki Yayınları · 201812,5bin okunma
·
42 görüntüleme
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.