Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Gönderi Oluştur

Gönderi

544 syf.
10/10 puan verdi
·
Beğendi
·
6 günde okudu
Rüzgara kapılmış sonbahar yapraklarına dönen Çalıkuşlarına
Ahh bee Çalıkuşu yüreğimi dağladın be... Ben de senin gibi Çalıkuşu olup alıp başımı gitmek isterdim. Ben de muallim olmak istedim ama sanırım senin gibi mücadele edemedim. Senin o hayallerine kavuşmak için çabaladığın gibi çabalayamadım... Hakkari'de Bir Mevsim'i okurken de benzer duygular içerisindeyim. Kitaplar tam olarak birbirine benzemese de okulda geçen zamanlar az çok benziyor diyebiliriz. Çocuklara yaşamı, hayatı öğretmesi... Çalıkuşu'nun ilk görev yerinde Munise ile olan ilişkisi ise benim için bambaşka yerdeydi. Çalıkuşu bir muallime'den fazlası oldu onlar için. Muallim olmak ders verip gitmek değildi hiçbir zaman. Öğretmenlik konusunda çok şey söyleyebilirim ama hiç gerek yok... Biraz Reşat Nuri'den bahsedelim. Aslında kendi de bir Çalıkuşu. Çalıkuşu gibi Fransızca ve Türkçe muallimliği ve müdürlük yapmış. Çanakkale milletvekili olarak mecliste, Paris'te ise Unesco Türkiye temsilcisi olarak yer almış. Maarif müfettişi olarak diyar diyar Anadolu'yu gezmiş biri. Anadolu'yu ve Anadolu insanını çok yakından tanıyor. Çoğunuz eserlerine bir yerlerde tesadüf etmişsinizdir. Bir kitap veya bir film, dizi, tiyatro oyunu... Hepsinde de bizim hikayemiz vardır. Yabancılık çekmeyiz. Kitapların dili ve kurgusu çok yalın ve okuma kolaylığı sunuyor. Bu bakımdan her yaştan insanın rahatça okuyabileceği eserler bırakmış bize. Kitap hakkında ne söyleyebilirim hiç bilmiyorum. Üstüne onlarca şey söylenmiş, hatta benim bildiğim iki kere de dizisi çekilmiş.
Ayşe*
Ayşe*
'nin önerisiyle, kitabı okuduktan sonra 1986 yılında TRT tarafından mini dizi olarak çekilmiş diziyi de izledim. Genel olarak kitaba sadık kalmışlar diyebilirim. Sadece sarı çiyan Kamran'ı esmer yapmışlar :) Öyle sahneler vardı ki gözyaşlarını tutabilmek mümkün değil. Detay vermeyeyim, kitaptan sonra mutlaka izleyin. Dizinin soundtrackını şöyle bırakayım. Çok çok etkileyici. youtube.com/watch?v=OqAMd4y... Tekrar kitaba gelecek olursak; Bu kitaba salt aşk kitabı olarak bakmak çok büyük yanılgı olur kanımca. Gerçi okunan zamanın da önemi var. Bu kitabı 10-15 yaşlarında okusaydım muhtemelen aşk romanı deyip geçerdim ama şimdi diyemiyorum. O zamanlar okusaydım bürokrasiden, devlet dairelerinden, sistemden bihaber çocuk olarak okuyacaktım belki. O yüzden de şimdiki gibi kitabın içinde ne Çalıkuşu'nun mücadelesini, ne devlet dairelerinin yozlaşmış sistemini, ne de Anadolu insanının çıkarcılığını, iftiralarını görebilecektim. Niye mi böyle diyorum, emin olun kitabı okuduğunuzda daha iyi anlayacaksınız. Çalıkuşu'nun Anadolu topraklarında çektiği sıkıntıyı, atılan iftiraları gördüğünüzde az bile söylemişsin diyebilirsiniz. Anadolu'da okuyanlar bilir üniversite zamanlarında hepimiz arkadaşlarımızın evine giderdik veya 2-3 kız ayrı evde kalırdı da yerli halk demediğini bırakmazdı. Ahlak bekçisi geçinenler, iftiralarla birçok kişiyi karalamaya çalışanlar... Çok şeye şahit oldum bu konuda o yüzden daha fazla detaylandırmaya gerek yok. İşte Çalıkuşu da bu insanların arasında yaşam mücadelesi vermek için çabaladı, oradan oraya dolaştı durdu. Tabii bunların arasında iyisi güzeli yok muydu tabii ki vardı. Miralay Hayrullah bey büyük adamsın diyeyim. Güntekin dönemin toplumsal olaylarını, Anadolu'daki hurafeleri, devlet dairelerindeki torpili, çıkarcılığı eleştirel bir dille anlatıyor. Şu alıntı ise her şeyin ve hiçbir şeyin değişmediğinin özeti gibi. Bir telefon veya bir tanıdık ile bütün işleri halleden devlet dairesi çalışanları işte bu Maarif Müdürü. "Bir saate kalmadan bütün muamele bitmiş, o yerinden kımıldamaya üşenen Maarif Müdürü araba ile valinin konağına giderek emrimi imzalatmıştı. Bazen aylar ayı masadan masaya süren muameleler istedikleri zaman öyle kolay çıkıyor ki..." Bu eserin 1922 yılında yazılmış olması da tarih bakımından önemli. Tam Cumhuriyet öncesi. Atatürk'ün en sevdiği eser. Okuduktan sonra neden çok sevdiğini daha iyi anladım. Ve kadınlara vermiş olduğu değerin ne derece büyük olduğunu birkez daha gördüm. Osmanlı'nın son zamanları anlatılmakta ve son kısımlar Kurtuluş Savaşı yıllarına tekabül etmekte. Ancak anlatımda Çalıkuşu'nun hemşirelik yaptığı zamanı çıkarırsak savaşın içeriği veya yıkımları neredeyse yok gibi diyebiliriz. Kitap hakkında söylenecek onlarca söz var belki ama ben burada bitiriyorum. Eğer bu eseri okumadıysanız Çalıkuşu sizi bir ağacın tepesinde yolculuğa çıkmak için bekliyor. Onu çok fazla bekletmeyin. Sonra o hassas ve güzel kalbi kırılır.
Çalıkuşu
ÇalıkuşuReşat Nuri Güntekin · İnkılâp Kitabevi · 2019101,6bin okunma
··
169 görüntüleme
Ayşe* okurunun profil resmi
Türk edebiyatında dönüp dönüp okuduğum ve sanırım en sevdiğim eserlerin başında geliyor Çalıkuşu. Bi yerde şöyle yazmışlardı, bir devletin tarihine bakmak isterseniz o devletin romanlarına bakınız diye, cumhuriyet öncesi ve sonrası eserlerde sıkça buna rastlıyoruz. Reşat Nuri bu toprakların, görünen ve görünmeyen, yansıtılan ve aslında olan yüzünü o kadar edebi bir dille eserine geçirmiş ki, okur kendini Anadolu’nun bağrında Zeyniler köyü mezarlığının başında dımdızlak kalmış köy öğretmeni gibi hissediyor, Feride’nin mücadelesi aslında bugün bile, bu topraklarda öğretmen olup, senelerce atama bekledikten sonra yolu olmayan köylere, okulu olmayan nahiyelere giden bütün Çalıkuş’larının mücadelesidir. Cumhuriyet’ten beri onca hükümet değişti, her sene yönetmelikler, şunlar, bunlar bir ton zırvalıklar değişiyor fakat sistemin kokuşmuşluğu o zaman neyse şimdi de öyle. Gün geçmiyor ki atanamadığı için intihar eden genç kardeşlerimizin haberini görmeyelim. İşte böyle, ne iyi ettin de okudun. Dizi benim için çok özel, çok seviyorum, ne zaman canım sıkılsa açıp izlerim. Ağzına sağlık. 🍀🌺
Selman Ç. okurunun profil resmi
Asıl senin ağzına sağlık, bu ne güzel bir yorumdur böyle. Kitabı ne kadar çok sevdiğini bu yorum çok net anlatıyor🍀 Kesinlikle öyle, romanlar bir ülkenin tarihine ışık tutan eserlerin başında geliyor. Yadsınamaz bir gerçek. Ve bizim tarihimizde de aynı şekilde öyle. Mesela ilk aklıma gelen İnce Memed. "Zeyniler köyü mezarlığının başında dımdızlak kalmış köy öğretmeni" ne güzel bir tabir oldu. Tam da bu işte. Kitabı okurken bu sahne gözümün önünde canlanmıştı sonra diziyi izledim hayalimdekinin aynısıydı. Feride'nin var olma mücadelesi, kadının adını ikinci plana atmaya çalışanların suratına tokat gibi gelmiştir. Ve Cumhuriyet'le beraber kadının toplumdaki yeri daha da ön plana çıkmıştır. Kadın varsa varız ama bunu bir türlü zihinlere yerleştiremiyoruz. Hala bozuk düzenle savaşımız devam ediyor. O dönemde ne ise şimdi de aynı olması bana çok dokunuyor. Hiçbir şeyin değişmemiş olması, belki de daha da kötüye gidiyor olması canımı acıtıyor. Kitabı okurken çok öfkelendim. Müdürlüktekilerin tavrı, okulda öğretmenlerin tavrı, köylerde insanların tavrı hiç değişmiyor yaa lanet olsun. Dizi çok güzeldi gerçekten. Hele de incelemeye eklediğim müzik. O müzik girdiği anda bende film kopuyordu. Feride'nin çocukluğu, anne ve babasını kaybettiği sahneler, Munise ile olan sahneler off off... Tekrar teşekkür ederim bu güzel yorumun için😊
1 sonraki yanıtı göster
Özge3 okurunun profil resmi
Öncelikle çok güzel bi inceleme olmuş.Bu kitabı okurken bana en çok geçen şey şu olmuştu bazı şeylerden kaçarak kurtulamıyosun bu hayatta savaşman gerekiyor.Kitapta da Feride'nin İstanbul da büyüyüp yetişen bi kadının tek başına nasıl mücadele ettiği,betimlemelerle yer yer anadoluyu gezmesiyle okuyucuya direk bu mesajı veriyor bence.Farklı farklı anadolu insanı tanıyan Feride'nin tecrübeleri ve kendi ayakları üstünde duruşu beni mest etmiştir.Ayrıca incelemeye eklediğiniz müzikte beni çok duyguladırdı.
Selman Ç. okurunun profil resmi
Teşekkür ederim, evet kesinlikle Feride'nin mücadelesi örnek olacak nitelikte, ki zaten olmuş da. Evet dizinin müziği çok güzel. Diziyi de izleyin bence.
2 sonraki yanıtı göster
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.