Gönderi

Hatasız kul olmaz.
Hatasız kul olmaz. İnsanlar arasında hata yaptığı zaman yüzü kızaranlarla alay edildiğini gördüğümde kahroluyorum. Sanki yüzü kızarmamak marifetmiş gibi. Tam tersine bu durum kötü fiilleri işlemekten utanmayan, yüzü kızarmayan ''kaşarlanmış'' tiplere mahsustur. Bana göre hatası olan, ayıp bir iş yapan, kusur işleyen kişinin eğer yüzü kızarıyorsa bu onun kalben haya sahibi olduğuna en büyük delilidir. O kişinin yüzü kızarıyorsa ayıbın örtülmesini, affını gerektirir. Bildiğiniz gibi af adaletten daha yukarıdadır. Hatasız kul olmaz. Bir atasözü yani. Her insanın bir eksiği, noksanı vardır. Her insan hata işleyebilir. Kusuru ve ayıbı yüzünden bir insana fazla yüklenmemek lazımdır. Hata ve kusurdan uzak olan yalnızca Cenab-ı Hak’tır. Hz. Peygamber bir hadis-i şerifinde şöyle buyuruyor: “Kim bir Müslüman kardeşinin ayıbını araştırır, kusurunu ortaya koyarsa, kıyamet gününde Allah onun ayıbını ortaya koyar. Kim bu dünyada bir Müslüman kardeşinin ayıbını örterse Allah da kıyamet günü onun ayıbını örter.” “Ayıp” lügatte şu manalara gelmektedir. 1. Utanılacak şey, kusur, leke. 2. Noksan, hata, eksik. 3. Terbiye ve nezaket harici. 4. Müstehcen. 5. “Utanılacak şey” manasındaki azarlama hitabı. “Utanma”nın manaları ise şunlardan oluşuyor: 1. Başkalarının yanında küçük düşmek veya gülünç olmak hissine kapılmak. 2. Çekingen ve sıkılgan davranmak. “Hicap”; perde ve örtü anlamlarına geldiği gibi, “utanmak” mânasını da taşır. Hicap etmek (veya duymak) aynı zamanda haya etmek demektir. “Haya”nın manaları şunlardır: 1. Utanma, sıkılma duygusu. 2. Allah korkusu sebebi ile kötü, ahlak dışı ve günah olan şeylerden kaçınma. 3. Ahlak kaidelerine bağlı olma. Edeb, ar, namus. Bakınız bir “hata” veya “ayıp” kelimesi dil içinde çıktığımız yolculukta bizi nerelere götürüyor. Bu İslam ahlakının bütünlüğüne ve Müslümanın davranışlarındaki ilişkilere işaret eder. Bana göre hatası olan, ayıp bir iş yapan, kusur işleyen kişinin eğer yüzü kızarıyorsa bu onun en azından kalben haya sahibi olduğuna en büyük delildir. O kişinin yüz kızarıklığı ayıbının örtülmesini, affını gerektirir. Bildiğiniz gibi “af adaletten daha yukarıdadır.” Atasözlerimizde de yolumuzu aydınlatan ibareler vardır. Meselâ: Ayıpsız yar (dost) arayan yarsız (dostsuz) kalır. Bu atasözü her bakımdan “Hatasız kul olmaz” ifadesini tamamlamaktadır. “Utan utanmazdan, kork korkmazdan” diye başka bir atasözümüz daha vardır ki çok ibretlidir. Bir kişide “utanma” duygusu kaybolmuş ise o insandan çekinmek gerekir. Onda Allah korkusu, haya kalmamıştır. Her türlü çirkin fiili işleyebilir. Buna mukabil bir ayıp işleyen kişinin yüzü kızarıyorsa o adam zaten büyük bir pişmanlık içindedir. Pişmanlık ise affın kapısıdır. İnsanlar arasında hata yaptığı zaman yüzü kızaranlarla alay edildiğini gördüğümde kahroluyorum. Sanki yüzü kızarmamak bir marifetmiş gibi kabul ediliyor. Tam tersine bu tutum kötü fiilleri işlemekten utanmayan, yüzü kızarmayan “kaşarlanmış” tiplere mahsustur. Bunlara nasihat dahi tesir etmez. Hz. Peygamber’in hadisi eleştiri anlayışımıza bir nitelik kazandırıyor. Bu nitelik şudur: İyi ve güzel olanı destekle, alkışla, ortaya çıkmasına yardım et, olumlu davran. Kötü ve çirkin olanı araştırıp, bulup, ortaya çıkarıp yaymakta hevesli ve aceleci olma. Ayıbın ve hatanın sebebini araştır. Belki de bu ayıp ve hata elde olmayarak vücut bulmuş, bunu işleyen kimse buna mecbur kalmıştır. Hepimiz adem-oğluyuz, hatasız kul olmaz; kimseyi yaptığı hata sebebi ile utanılacak duruma düşürme. Ama utanmayı unutmuş, Allah korkusu nedir tanımayan kişinin çirkin ve kötü fiillerini de tenkit etmekten geri durma. Unutma ki haksızlık karşısında susan kimse dilsiz şeytandır. Yeni Şafak/Mustafa Kutlu
·
11 görüntüleme
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.