Gönderi

176 syf.
9/10 puan verdi
·
Beğendi
Ona geriye kalan annesinin yazdığı bir mektup ve fotograftı. Hani hayata 1-0 yenik başlayan insanlardan bahsederiz. Kaya onlardan biriydi. Annesi ve babası birbirlerini sevdikleri için kaçarak evlenmek zorunda kalan iki kişi. Çünkü Doğu'da sevgi ancak ailenin rızası alındığında gerçekleşebilirdi. Başka şeyler önemsizdi. Annesi ve babası da çareyi taşı toprağı altın olan İstanbul'a gelmekte buldular. Tabi babası geçim derdi için çalışırken bir gün eve sırtından vurularak gelir ve hayatını kaybeder. Anne ve bebek olan Kaya ise baş başa kalmışlardır ve annesi dağılmış bir haldedir. Oğluna bakamayacağını anlayıp onu Çocuk Esirgeme Kurumu'na bırakmaya karar verdiğinde oğlu için mektup yazar ve adı gibi Mert olan babasından bahseder. Ve işte Kaya daha minicik bir bebekten anne ve babasını kaybetmiş olarak hayatın zorluğu ile çoktan tanışmış olur. Yıllar zorlu ve acı içinde geçti Kaya için. Belki de hayat zorlu mücadelesini gösterirken bu zorluğun içindeki gücü Kaya'ya göstermek istedi. İsmini yaşatmasını istedi. Kaya gibi sağlam durarak Kaya gibi güçlü ve parçalanmaz olmalıydı bu hayatta nefes almak için.Nefes almak belki de her saniye yaptığımız bir eylem. Peki bu saniyelerin derin anlamını Kaya'ya sordunuz mu? Yıllarını Çocuk Esirgeme Kurumu'nda geçiren anne ve baba sevgisini sadece bir mektupta hisseden Kaya için nefes neydi? Belki de dertlerini anlatarak rahatladığı ismini nefes koyduğu kiraz ağacıydı. Kaya için önemli olan bir kişi de tıpkı onun gibi ailesini kaybeden Eymen'dir. Hayallerinin peşinden gitmek isteyen Eymen için her şeyi yapmaya hazır Kaya. Arkadaşlığın, dostluğun güzelliği hissedeceksiniz bu bölümleri okurken. Tabi hayat ona bir diğer sürprizi ile karşılaştırır. Aşk. Sıla da kendini Çocuk Esirgeme Kurumu'nda bulduğunda onu bekleyen aşktan habersiz istemediği yalnızlığı ile orada durmaktadır. Ancak birbirine benzeyen insanlar birbirlerini anlaması gibi ilk görüşte anlamıştı Kaya. Belki de aşk ona birisini sunmuştu ve gelmesi için onu çağırması gerekiyordu. Peki aşkta gitmek eylemi nereye konmalıdır? "..birdenbire de gitmez insan. Birikir önce ağzına kadar dolar, taşar da öyle gider. Üstelik apar topar da değil, her gün azar azar gider ama bir gün, dönme ihtimaline karşı tüm yolları ve hatta bütün hatıraları, görünmeyen bir odanın içinde ateşe verir de öyle gider insan. Sonra mı? Sonra ondan geriye kalan ne varsa kül olup uçsun ister ve o an anlar insan, anlatır gittiğini, bir daha da asla dönmeyeceğini." Hayat onlara gitmek eylemini sunduğunda aslında ikisi de kalmak istedi. Aşkları gitmeleri engeleyecek güçteydi. Ne yaşanırsa yaşansın ikisi de bunu biliyordu. Gitmek onlar için düşünülemezdi ancak hayat arkada bekliyordu. İçinizi yakacak bir kitap. Belki de gerçek bir hikaye olması bu kadar acıttı içimi. Bazen kelimeler yetersiz kalır. Keşke böyle olsaydı da böyle olmasaydı deriz. İşte kitabın sayfasını kapatırken bunu düşündüm. "Ey insan, ayak bastığın yerde düşüncen yer almıyorsa olduğun yerde sadece hacimsin ve varlığın ağırlığından ibaretse öylece dikilirsin." Bazen öyle bakarız bir duvara bu duvar bomboş da olabilir, içimizdeki düşünceler ile dolu da. İşte ben de içimdeki düşüncelerle baktım duvara. Yazarın dilini beğendim ben. Olayın içine kattığı farkındalıklar ile okuyucuyu düşünmeye itiyor. Düşünerek var olunduğunu yeniden hatırlatıyor. Eğer sizi etkileyecek bir kitap arıyorsanız bu kitaba bakabilirsiniz.
Ben Zaten Aşıktım Sen Üstüne Geldin
Ben Zaten Aşıktım Sen Üstüne GeldinDeniz Erkin Purut · Lovely · 2020136 okunma
·
12 görüntüleme
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.