Gerçekte 10 Temmuz’la 23 Nisan arasındaki fark, ilkinde Padişah’ın halka bazı haklar ‘lütfetmesi’, İkincisinde halkın doğrudan doğruya Padişah’ın yerini almasıdır.
Bunun ne müthiş bir dönüşüm olduğunu, gençlere nasıl
anlatacağız? Acaba şöyle mi: Hangimiz, başarısızlığa
uğrasaydı, Mustafa Kemal’in sırtında beyaz gömlek,
‘hain’ diye asılacağını doğru dürüst düşünmüştür? İnkılâp tarihimiz, İstanbul Hükümeti’ni daha başından Ankara’ya mahkûm gibi anlatır. Tarihen böyleydi ama, fiilen değil. Hele ‘hukuken’, asla! Devlet ve hükümet, İstanbul’dur; Mustafa Kemal’se, merkezî, üstelik teokratik otoriteye başkaldıran bir ‘asi’. İdamına fetva çıkması, yarım yüzyıl sonra, bize tatsız bir şaka gibi mi görünüyor? Dürrizade’ye öyle görünmüyordu. Hele Vahdettin’e, hiç! Çünkü o, ‘meşruluğunu’ var olan iktidarın
yasa ve fermanlarından almıyordu, tarihten ve halktan
alıyordu. Bütün büyük devrimciler de öyle yapmışlardı.