Dilek Türker’in öykülerinde bocalayan, düşen; kalktıklarında avuçlarında gördükleri çimen izlerinin karmaşıklığında kaybolan insanlar var." denilmiş tanıtım bülteninde, kitabı, daha doğrusu öyküleri okuyunca bunun ne kadar doğru olduğunu görüyorsunuz.
Basit bir dil, basit bir anlatım; yormuyor okuyucuyu, oturduğunuz yerden sizi alıp kısa bir seyahate çıkarıyor.
Bazen göçmen kuşlara takılıp kalıyorsunuz, bazen bir çocuğun gözünden, yüreğinden bakıyorsunuz etrafa, çocukluğunuza gidiyorsunuz bazen, bir çorba kokusu, bir babaanne okşaması...
Sonra sevdiğiniz birinin ağzından çıkan bir cümle ile kırılıveriyor çocuk kalbiniz...