Felsefe, kültürel, edebi, sanatsal ve politik tartışmalardan kendini soyutladı; her türden tarihsel yaklaşımı reddederek, felsefe tarihine sırtını döndü. İster fenomenoloji olsun, ister varoluşçuluk ya da Marksizm, Avrupa felsefesinin egemen okullarını küçümsedi. Amerika Birleşik Devletleri’nde felsefe, “giderek daha sofistike bir hal alan çözüm yöntemlerinin ve önceki teşebbüslerin -tümevarım, serbest istenç, öteki, dış dünya...- sağlam geleneğiyle birlikte bir avuç sorun”dan ibaretti artık.