Affect’leri en rahat insan yüzünde görüyoruz, insan yüzünün işlenmesinde görüyoruz. Tabii kötü filmcilik bunu da klişeleştirebiliyor, çünkü bir affect'in en kolay ifade bulabildiği şey insan yüzü, bir affect'i vermenin,yaratmanın en kolay yolu o. Hollywood, Yeşilçam filmlerine bakın; aksiyonlardan değil, ajfjfect’lerden de klişeler üretmeyr dayandıklarını görürsünüz, vodvil tarzında ifade tiplerinin klişeleştirilmesinde, kalıplaştırılmasında. Dikkat ederseniz, klişenin bir özellliği vardır: tekrarlanabilir olması, çok kolay tekrarlanabilir olması. Oysa gerçek anlamıyla klişeleştirilmekten kurtarılmış affect imgelere baktığınızda, onlar da tekrarlanabilirler ama özelliklerini, affect imge olmalarını tekrarlanmalarından değil, aslında asla tekrarlanmayışlarından elde ederler ya da türetirler. Tekrarlanmadıkları ölçüde bu ajfjfect’lerin ezeli ebedi olduğunu görüyoruz. Tabii Adorno’nun deyişiyle kültür endüstrisine ait sinema aygıtı tekrarlanarak kurulan yüz ajfjfect’lerini klişeleştirir. İşte “Tom Cruise bu role çok iyi gidiyor”, “Greta Garbo’yu ayarlamak laxım bilmemne filmi için”. Bunlar yüz klişeleridir. Humphrey Bogart yüzü, Clark Gable suratı, ne bileyim işte Zuhal
Olcay ağlaması [gülüşmeler]. Ediz Hun bakışı... bunları klişeler olarak kategorize edebilirsiniz. Hülya Koçyiğit’in ağlaması Fatma Girik ağlamasından farklıdır.