''..bilmezler ki, gerek Nâzım Hikmet, gerekse Sovyet Devriminin büyük ozanı Mayakovski, adına 'sanat' dediğimiz şeyin gizini bulabilmek, yaptıklarını 'sanatça' yapabilmek, kalıcı kılabilmek için, yalnızca düşünce düzleminde savundukları dünya görüşüne sarılmakla yetinmemişler, yıllarını 'dil' ve 'üslup' denen o şahane koşuda tüketmişlerdir. Nâzım