Gönderi

768 syf.
9/10 puan verdi
·
Beğendi
·
18 günde okudu
Delikanlı, Dostoyevski Arkadiy Makaroviç Dolgorukiy, Prens Dolgorukiy değil, sade Dolgorukiy! Evlilik dışı bir ilişkiden dünyaya gelmiş delikanlının okuyucusuna hummalı gibi, bazı şeyleri tekrar tekrar anlattığı, kimi zaman konudan konuya atladığı öz eleştiri, Delikanlı. Evlilik dışı dünyaya gelişinden ötürü içinden bir türlü atamadığı, aslında yalnızca anneye ya da yalnızca babaya değil, ikisine birden yöneltilmiş nefret, kitabı en kızıştıran konu. Kendisini tanıtırken sık sık annesinin evlilik dışı ilişkisinden olduğunu belirtip kendisini piç olarak tanıtması ve babası Versilov’un (Andrey Petroviç) açığını araması ve onunla sürekli bir savaş halinde oluşu da bunun kanıtı. Babası Versilov’dan uzakta olduğu halde sürekli onu araştırması, onu alt etme planları yaparken ısrarla ondan nefret ettiğini belirtmesi ile tartışmalarından sonra sarf ettiği şu sözlerin birbiri ile uyuşmazlığı aslında kitapta yer alan önemli noktalardan biri. “Ömrüm boyunca Versilov’un kendisine, insan olarak, baba olarak, ona bir bütün olarak ihtiyacım olduğunu, bu düşüncenin artık kanıma işlediğini anlayamayacak durumda mıydı?” (syf. 200) Kitap ilerledikçe defalarca kullandığı ‘ülküm’ ise karakteri ayakta tutan önemli direklerden biri. Öyle bir ülkü ki, uğrunda, ülküsünü etkilemesinden korkarak kitap okumaktan bile sakınıyor. Peki ya, nedir bu ülküsü? Zengin olmak. Çok zengin olmak. Herkesin ondan aşağı düzeyde olması, ki bu kısımda delikanlımızın annesinin bir köle olması ve haliyle toplumsal sınıfının bir ‘hiç’ olması hatırlamamız gereken önemli bir mevzu. Ülküsünü öyle detaylı detaylı anlatırken bahsettiği ve aslında defalarca bahsetmekten de hiç çekinmediği bir diğer konu ise kadınlar ve kadın nefreti. Başlangıçta daha yüzeysel kalan bu nefretin kitap ilerledikçe nasıl büyüdüğünü kendi gözlerimiz ile izliyoruz. Kadının içinde adilik, yosmalık bulunduğundan bahsediyor ve onun kendisinden üstün olan erkeğe muhtaç olduğunu düşünüyor. ‘Kadın tepeden tırnağa kusur, erkek ise soyluluk ve cömertliktir.’ Bu düşüncesini ‘destekleyen’,’doğruluğunu ortaya koyan’ kişi ise Katerina Nikoloyevna Ahmakova . Ki işin bu kısmında yeni karakterimiz ile olaylar ve aile ilişki ağacı daha da bir karmaşıklaşıyor. Arkadiy Makaroviç Dolgorukiy; hayata toy bakışı, her şeyi ve herkesi kendisine düşman görüşü, zengin olmanın kendisini daha önemli ve daha soylu yapacağına olan inanışı ve hiçbir tecrübesi olmamasına karşın kadınlar üzerindeki bitmek tükenmek bilmeyen fikirleri, bir erkek olmanın kendisini soylu kıldığı hülyası ile; çocukluk öfkesini içinde büyüttükçe büyütmüş bir ergenin ergenliliğinin, delikanlılık çağının önemli bir simgesi. Kitabın sonunda yer alan şu alıntı ise bu düşüncemin en önemli destekçisi: “Hiç değilse o zamanki bulanık çağda yaşamış bir delikanlının içinde nelerin gizlendiğini ve bu delikanlının bazı gerçek özellikleri anlaşılmış olacaktır. Bu bile, tamamen değersiz bir şey değil; çünkü bütün kuşaklar delikanlılardan meydana gelir.” Yedi yüz küsür sayfası ve hem sayıca zenginliği hem de ilişkilerin karmaşık olduğu insan faktörü ile bahsedilecek çok şeyi olan Delikanlı, okuyucu için biraz çetrefilli bir yolculuk. Karakterimiz Dolgorukiy ise bu yolculuktaki çetrefillerin baş tacı. Düşünme biçimi, ateşi sönmeyen fikirleri ve hummalı gibi sayıklamalarıyla Yer altı Adamı’nı bana hatırlatmadı desem yalan olur. Ki bu kısımda bazı cümleleri ile tekrar tekrar gözümün önüne geldi Yer altı Adamı. Dostoyevski bizleri yine ahlak, değerler çatışması, iyi ve kötünün sınırı gibi konularla baş başa bırakmakla birlikte, tanıtım yazısında belirtildiği üzere Delikanlının nezdinde tüm geçmiş roman karakterlerini anlamamızı sağlıyor. Okunması gereken önemli eserlerden biri olduğu görüşündeyim.
Delikanlı
DelikanlıFyodor Dostoyevski · Yordam Edebiyat · 20203,579 okunma
·
51 görüntüleme
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.