Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Gönderi Oluştur

Gönderi

432 syf.
8/10 puan verdi
·
3 günde okudu
EPİK BİR YOLCULUK
Doğa ile ilgili bir şey konuşulunca veya yeşillik ya da deniz görünce aklıma hep şu alıntı gelir: ''Baylar, çevremizi saran şu Tanrı nimetlerine bakın bir kez: Gök açık, hava temiz, otlar körpe, kuşlar, doğa olabildiğine güzel ve günahsız... Yalnız bizler, biz tanrıtanımaz ahmaklar yaşamın bir cennet olduğunun farkında değiliz.'' -Dostoyevski,
Karamazov Kardeşler
Karamazov Kardeşler
Victor Hugo, daha önceki iki kitabına yaptığım incelemelerde de söylediğim gibi çok bilgili bir insan. Bu bilgiyi kullanmak da çok kolay değil. Kafandakileri yazıya aktarma ve kurguya çevirme zor bir iştir. Bunu Dostoyevski de çok iyi yapar, Shakespeare de, Victor Hugo da; onlar düşüncelerini çok iyi kurguya çevirebildikleri için ''büyük'' yazar oldular. Victor Hugo da, bu romanda, insanın denizle mücadelesini anlatıyor. Bunu yaparken de ''Victor Hugo tarzı'' ile çok fazla deniz ile alakalı terim kullanıyor, yer ismi kullanıyor ve o kadar iyi betimleme yapıyor ki, bu bazen sıkıcı olabiliyor. Klasik Victor Hugo işte: Coğrafya, tarih ve bunun getirdiği sıkıcı yerler. Aslında deniz terimlerini bilen insanlar için muhteşem bir kitap, fakat bilmeyenler için bazı yerler sıkıcı oluyor. Kitabımız Gilliatt adlı karakterin Déruchette denen güzel kızla karşılaşması ile başlıyor. Ondan sonra Hugo karakterlerin derin bir incelemesini yapıyor. Başta halk tarafından ''büyücü'' damgası konulan Gilliatt'ı anlatıyor. Hugo, bu kitapta ''büyücü''leri çok kafaya takan kişileri ve her şeyi abartmalarını şaka yoluyla eleştiriyor: ''İnsanların bitlenmesi için büyü gerektiğini herkes bilir.'' (s.23) ''Kuşlara düşkündü. Bu, genellikle büyücülerde rastlanan bir özellikti.'' (s.25) Hugo, bu kitapta insanların başkalarının yeteneklerini ve gücünü kıskanmasını çok iyi anlatıyor. Bu yeteneklerden ve bilgilerden dolayı ona ''büyücü'' diye çamur atılıyor; bu da tabii insanların başkaları kazanmasın ve hiçbir mevkiye erişmesin diye yetenekli insanların üzerine çamur atılması. Shakespeare
Hamlet
Hamlet
'te diyor ya: ''Buzlar kadar el değmedik, karlar kadar temiz de olsan çamur atılmaktan kurtulamayacaksın.'' Victor Hugo, insanların çıkarcılığını çok güzel anlatıyor: ''O bir balıkçıydı, ama sadece balıkçı değildi. İçinden gelerek ve oyalanmak için üç dört meslek öğrenmişti. Marangoz, demirci, araba imalatçısı, kalafatçı, hatta biraz makine tamircisiydi.'' (s.33) Hugo, deniz sevdalısı ve doğuştan yetenekli Gilliatt'ı anlattıktan sonra, Üstat Lethierry'yi anlatıyor. Üstat Lethierry, yaşlı, yetenekli ve kızı Déruchette ile evlenmesi için yetenekli bir denizci istiyor. Déruchette ise hayata farkındalığı olmayan, babasının koruyuculuğundan dolayı hiç acı çekmemiş, gerçekleri bilmeyen bir insan: ''Yaşam hakkında hiçbir bilgisi yoktu. Kişiliği, günün birinde çılgınca âşık olmasına elverişliydi. Bu arada, neşeliydi. Gelişigüzel şarkı söylüyor, gelişigüzel gevezelik ediyor, dilediği gibi yaşıyor, bir şeyler söyleyip gülüp geçiyor, bir şeyler yapıp kaçıyordu, cezbediyordu...'' (s.81) Kısacası, hayat bilgisi olmayan, aptal, neşeli ve küçük bir kız. Gilliatt Déruchette'i gördüğünde hep onu düşünüyor. Ona âşık olduğunu anlamıyor ama istemsizce onu düşünüyor. Sonunda aşkı çok büyük oluyor, çünkü Gilliatt gibi kadınlarla arası olmayan bir erkeğin aşkı çok büyük olur. Onlar bir kadına âşık olmaya hazırdırlar. Tabii Gilliatt da hazır: ''Gilliatt için kadınlar nasıl bir anlam taşıyordu? Bunu kendisi yanıtlayamazdı. Bir kadına rastladığında hem kadını korkutuyor hem de ondan korkuyordu. Bir kadınla ancak başka çare kalmadığında konuşurdu. Hiçbir taşralı kızın ''dost''u olmamıştı. Bir yolda tek başına yürürken bir kadının kendine doğru geldiğini görürse ya bir bahçenin çitini aşıp içeri giriyor ya da bir çalılığın kenarına sokularak yoluna devam ediyordu...'' (s.83) Victor Hugo'ya ''bilgisini çok iyi kurguya çeviren'' dedim ya, bu alıntı bunun muhteşem bir somut kanıtı, gerçekten hayat ile biyoloji bilgisini çok güzel harmanlamış; çok güzel bir alıntı: ''İkiyüzlü kötülüğün korkunç hermafrotidir. Kendi kendini döller. Kendi kendini doğurur ve kendi kendini dönüştürür. Sevimli mi istersiniz, yüzüne bakın, korkunç mu olsun istersiniz, arkasını çevirin.'' (s.191) Gerçekten, Clubin ile ikiyüzlülüğün ne kadar pislik bir şey olduğunu ve er ya da geç pisliğin ortaya çıkacağını bize çok iyi anlatıyor Hugo. Ve Gilliatt sevgilisi için epik, destanlara yaraşan bir yolculuğa çıkıyor. ''Deniz'' ile, arızalarla, açlıkla, yorgunlukla, kayalarla, Durande ile savaşıyor, ölüm ile burun buruna geliyor. Gerçekten de, Gilliatt'ın yerinde olmak istemezdim. ''Şeytan balığı'' ile karşılaşıyor, güçlü balta darbeleri onu yoruyor: hizliresim.com/Yir4Sb ''Balta darbeleri birer meydan okuma gibi yankılanıyordu.''(s.321) (İllüstrasyon: Gustave Doré) hizliresim.com/MjjLIR Şeytan Balık. (s.350) (İllüstrasyon: Gustave Doré) Kalamar hayvanının Paris'te alışılmadık bir şekilde moda olunuşunu anlatıyordu. Kalamar yemekleri ve sergilerinden kalamar şapkaları ve partilerine değin Parisliler o zamanlarda pek çok yönden efsanevi olduğu düşünülen bu nadir deniz yaratığının etkisi altına girmişti. Kitabın etkisiyle Guernsey Fransızca'da kalamar anlamında kullanılır oldu.* Kitaptaki ''Şeytan balığı'' şeytan vatozu değil, kalamar. Ve birçok zorluktan sonra eve dönüyor... Üstat Lethierry Déruchette ile Gilliatt'ın evlenmesini istiyor fakat Déruchette, Ebenezer adlı birine âşık oluyor. Gilliatt Déruchette'i o kadar çok seviyor ki, şu atıflarda bulunuyor. ''Sizi seviyorum, Tanrı insan yüreğini susması için yaratmadı. Tanrı sonsuzluğu vadettiğine göre, insanları eşli istiyor. Benim için bu dünyada tek kadın var, o da sizsiniz. Sizi bir dua gibi düşlüyorum. İnancım Tanrı'da ve umudum sizde. Sahip olduğum kanatları siz taşıyorsunuz. Siz benim hayatım ve şimdiden cennetimsiniz.'' (s.400) Ayrıca Gilliatt için: ''Tek yasa aşktır.'' (s.401) Fakat Déruchette Ebenezer'i seviyor. O kadar uğraştığın kadın, o kadar güçlere göğüs gerdiğin kadın, ''Şeytan balık'' ile, baltalarla, açlıkla göğüs gerdiğin kadın başkasının kollarına gidiyor. Üzücü, değil mi? Ve Gilliatt o kadar yüce gönüllü ve kalbi o kadar temiz ki, onların evlenmesine yardımcı oluyor. ''Bu sabit bakış dünyada görülebilecek herhangi bir şeye benzemiyordu. Bu kederli ve dingin göz bebeklerinde açıklanamaz şeyler, gerçekleşmemiş bir düşten artakalan bütün o yatışma, varılan başka bir sonu hüzünle kabullenme vardı...'' (s.447) Kitabın sonu da şu iki alıntıyı destekler nitelikte: ''Bir amaç ve içinde bu amaca ulaşma isteği olmadan kimse yaşayamaz.'' -Dostoyevski,
Ölüler Evinden Anılar
Ölüler Evinden Anılar
(s. 314) ''Mutluluğun ve umutsuzluğun solduğu yerler farklıdır; umudunu kaybeden kişi başkalarının yaşamına çok uzaktan bakar; var olduğu hissini kaybeder, etten kemikten olması bir şey ifade etmez çünkü kendi gerçekliğini artık hissedemiyordur; kişi artık kendisi için bir düşten ibarettir.'' (s. 199) Faydam dokunduysa ne mutlu bana, keyifli ve verimli okumalar. KAYNAKÇA: *tr.wikipedia.org/wiki/Victor_Hugo
Deniz İşçileri
Deniz İşçileriVictor Hugo · Türkiye İş Bankası Kültür Yayınları · 20191,699 okunma
··
412 görüntüleme
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.