"Boynumuz ağrıdı, batıya bakmaktan!""Tüm kurumları Avrupa'dan almak hastalığına tutulalı beri, Tarihimizi okumaz olduk. Kendi tarihine yabancı kuşaklar yetişti Türkiye'de. Geçmişle aramıza bir Avrupa setti inşa ettik."
***
Bugün ben biriyle tanıştım. Yeni bir yazar :) Yeni bir yazarla tanışmak zordur çünkü biraz ketum davranırlar, öyle hemen açıvermezler halet-i ruhiyelerini, ilk zamanda açık vermezler edebi kimliklerini. Sonradan sonraya bir içini dökme, açılma durumu gözlenir. Bu tanışmada da aynı şeylerin yaşanacağını farz etmiştim; muhtemelen 1-2 sayfa okur ardından sıkılıp kitaplıktaki yerini hazır ederdim. Lakin bu sefer bir farklılık vardı. Tahminlerim dahilinde olmayan , tuhaf bir şeyler. Daha ilk sayfalarda beni içine çeken bir kitapla, yazarla karşı karşıyaydım ben.
Bugün ben; Cahit Zarifoğlu’nun şiirinde “Bu insanlar dev midir ; Yatak görmemiş gövde midir” diye bahsettiği, Yedi Güzel Adam'ın Kudüs Şairi sernamesiyle edebiyat alemine kaydedilmiş Nuri Pakdil ile tanıştım.
Öyle bir kimlik, öyle bir yazar hayal edin ki; neredeyse tüm toplumun yenilik , batıcılık, yabancılaşma naraları attığı, makineleşmiş insanın yaşadığı, teknolojinin ve sanayinin ilah kabul edildiği bir zamanda, yönünü Doğu'ya Orta Doğu'ya çevirsin; toplum şirazesi kaymış, dini imanı maneviyatı bırakmışken, o İSLAM desin, KUDÜS desin, İMAN desin; ilah olarak yüce ALLAH'ı , önder olarak HZ.MUHAMMED (sav)'i bilsin.
Nuri Pakdil nasıl biri miydi? İşte böyle bilinçli, aydın biriydi. ( Ruhu şad , mekanı cennet olsun)
Yaşamında ve eserlerinde daima sağlam bir İslam bilincini, Orta Doğu'da sağlanması gereken birliği, kurtuluşun tek reçetesinin biat'ta olduğunu savunmuş bu çizgide ilerlemiştir. Benzer görüşleri paylaştığı diğer yazarlara nazaran o muhafazakar bir kimlik taşımıyordu, hayır o muhafazakar değil devrimci bir müslümandı. Yaşam gailesini bu konu üzerine inşa etmişti.
***
Batı notları için; yine yazarın Batılılılaşmanın anlamsızlığı ve gereksizliği, kavmiyet bilincinin olur yol olmadığını, Batı'nın yalnızca bir put çukuru, maneviyatı , özünü kimliğini kaybetmiş insanlar geometrisi, Türkiye'nin batılılaşma ve reform adı altında yaptığı hatalar, Batı'nın örfünün adetinin, kanunun Doğulu kafa yapısına uygun olmadığını anlattığı gezi notlarından oluşan güzel bir eser diyebiliriz.
Kitabın bazı sayalarını defaatle okumak, sindirmek ardın da tüm insanlığa anlatmak; 'hayır bu yol doğru değil, yanlış yapıyorsunuz' diye haykırmak istedim. Bu kadar sade, yalın, pürüzsüz bir dil, akıcı bir anlatımla bu derece ehemmiyetli bir konuya, kanayan yaraya değinmek zor zanaat vesselam. Daha diyecek çok şey var amma bu yazı böyle sabaha kadar uzar gider.
Yazar ile henüz tanışmadıysanız, bu konu üzerine yoğunlaşmak da istiyorsanız eğer bu kitap sizin için 'aranan kan' demektir. Gönül rahatlığıyla tavsiye ederim.
***
Kitapla kalın...