Sanırım günün birinde insanların kimlikleri üzerine bir inceleme yazılacak ve objektiflik açısından bu analizi en iyi yapabilecek olan kişinin kimliği nasıl olmalı diye sorulacak olsa; Lübnan'dan Fransa'ya göç etmiş dogmatik olarak Hıristiyan tercih olarak 'dinsiz' bir Arap kriteri aklıma gelemeyecek kadar güzel bir örnek olur. Amin Maalouf, bu özellikleri sayesinde dünyadaki toplumların büyük bir kısmıyla çeşitli bağlar kurduğundan ve ortadoğu coğrafyasını yakından tanıdığından ortaya attığı fikirler tamamen uzlaşmak, ortak bir paydada birleşmek üzerine kurulu. Bu yüzden bu kitabı okuyacak ırkçı olmayan her kişi, ortaya atılan fikirlerin çoğuna teori olarak katılacaktır.
Kitap dört bölümden oluşuyor. Kimliğim ve aidiyetlerim bölümünde kimliği oluşturan din dil etnik köken gibi bizi milyonlarca insana bağlayan özellikleri bir kenara bırakıp, kimliğe fiziksel özelliklerimiz, tercihlerimiz, hobilerimiz, siyasi görüşümüz gibi özellikler yükleyerek her insana eşsiz olduğunu gösteriyor. Lakin bir özelliğimizden dolayı toplum tarafından dışlanacak olduğumuzda etkilenecek olanın sadece o özelliğimiz değil bütün bir kişilik olduğunu belirtiyor. Ve artık bizim için kimlik sadece dışlandığımız özellikler olduğunu vurguluyor. Günümüzde toplum tarafından dışlanan kimliklerin nasıl bir dayanışma ağı kurduğunu, nasıl kendilerini topluma kabul ettirmeye çalıştığını işçi sendikalarından, kadın, lgbti ve Kürt hareketlerinden anlıyoruz. Bu sorunların çözüm önerisiyle ilgili kitaptan bir alıntı yapmak istiyorum.
"Eğer çağdaşlarımız çoğul kimliklerini benimsemeye yüreklendirilmezse, kimlik ihtiyaçlarını farklı kültürlere samimi ve komplekslerden arınmış bir açılmayla uzlaştıramazlarsa, kendilerini yadsımayla ötekileri yadsıma arasında seçim yapmak zorunda hissederlerse, bizler kan dökücü çılgınlardan ordular, yolunu kaybetmişlerden oluşan ordular kurmak durumunda kalacağız." sayfa 33
Kitabın ikinci bölümü olan "Modernlik Öteki'nden gelince" kısmında ise yazarın yoğunlaştığı kısım ortaçağ döneminde Doğu'nun insan hakları, yaşam koşulları ve modernlik açısından Batı'ya üstünlüğü bu kadar açıkken nasıl işler bir anda tersine döndü? Doğu, Batı'nın mordenliğinden neden faydalanamadı? Burayı şöyle açıklıyor; Doğu halkları için modernleşme, sürekli kendilerinden bir parça terk edilmesi anlamına geldi, benimseyemedi. Modernlik Öteki'nden gelince farklılıklarını vurgulamak için bazı insanlar gericilik simgeleriyle bayrak açtı. Ama Doğu halkları geri kalmalarındaki suçu birbirine attı. Araplar, Türk hakimiyetini; Türkler Arap kültürünü suçladı.
Son iki bölümde globalleşen dünyanın diğer bütün kültürleri yok etme tehditi vurgulanıyor ve dünya halklarının bu sorun üzerinde hem geri kalmamak hemde kültürlerini koruyabilmek için yapmaları gerekenler sıralanıyor.
Dünya kültürleri üzerine tamamen objektif bir biçimde yazılan bu kitabı, ırkçı olmadan kültürlerini korumak isteyen herkese öneriyorum.