Testosteronun gücü adına!Böyle kitapları seviyorum işte, nasıl kitapları biliyor musunuz; bitirdiğimde içime sığmayan kitapları. Sevgili harika Serkan hocamızın okuduğum 3.kitabıydı. Ve diğerlerinden çok daha bilgilendirici olmakla beraber eğlenceliydi. Stand-up çıların kullandığı dil ile bilimi birleştirin, ortaya farklı bir şeyler çıktığını göreceksiniz.
Günümüze şöyle bir baktığımızda, kadın ve erkek arasındaki farklılığın toplumdaki sonuçlarını çok net görebiliriz. İlk olarak bunu konu alan sayısız kitap, makale, film, şarkı vardır. Üstelik günlük hayatımızda belirgin şekilde kendini gösteren durumlar da mevcuttur :
"Hilmi, neden beni dinlemiyorsun??"
"Benimle sesini yükselterek konuşma Samet! "
"Kadınlar günde 250.000 kelime konuşur."
"Kadınları tatmin etmek imkânsız abi."
"Beni hiç anlamıyorsun."
Bu tür cümleleri sevgilisinden/ eşinden duymayan kimse yok gibidir. Peki neden diye soralım, birçoğumuz yine diyecek ki, çünkü o kadın, çünkü o erkek. Ama nereden biliyorsunuz belki karşınızdaki dişi beyinli bir erkek? :D
'Beyin cinsiyeti' kavramına gelirsek önceden böyle bir durum yoktu. Beyin, kadın mı erkek mi diye sorgulanacak imkân da yoktu. Çünkü savaşlardan ve fransız ihtilalinden sonra meydan kafası kopmuş, koparılmış erkeklerle doluydu. Bu durum , ironik bir şekilde bilim insanları için muazzam bir fırsat haline geldi ancak beyin kimliksiz kabul edildi. İlerleyen zamanlarda, kadın beyni kavramı ortaya atılınca, sindire sindire kabul edildi.
Serkan Karaismailoğlu'na göre aynı durumlar karşısında kadın ve erkek beyinli kişilerin verdiği tepkileri ve nedenlerini bildiğimizde sorunlar ortadan kalkabilir ve sağlam iletişimler kurabiliriz. Bu bakış açısıyla yazılan bir kitap okunduğunda bence de yarar sağlanabilir. Ama kesinlikle yazarın düşüncesi 'kadınlara sataşmayın abi, sonra görürsünüz.' ya da ' ne yaparsın erkek' tarzı cümlelerden oluşmuyor. (Bunu da bir incelemede okudum, yazar erkek diye önyargılı olmayın lütfen, çünkü kadın beyinli olduğunu söylüyor. )
Kadınlar ve erkekler arasındaki farklar kimine göre adaletsizliğin dibidir, hayatın attığı kazıklardan biridir. Oysa o farklar olmasaydı hayatımız zorlaşırdı. Annelerin, bebeklerinin en ufak bir seslerini duyunca yerinden fırlaması, kucağına aldığında ise hemen sakinleştirmesi ancak bir erkek tarafindan kucağa alındığında bebeğin kalp atışlarının hızlanması tesadüf müdür?
Ya da sineklerin beyninin bile cinsiyeti olup çiftleşecekleri sineği belirlemeleri?
Ya da renk körlüğü geninin kadınlarca taşınıp erkeklerde daha fazla görülmesi?
Ya da erkeklerin kavanoz açmak gibi faaliyetlerde testosteron salgılamaları?
Tabi ki değil, hepsi de insanoğlunun ihtiyaçlarına ve doğal dengenin korunumuna göre dizayn edilmiş. Ama sırf anne karnında maruz kaldığı azıcık bir hormonun etkisiyle beyin cinsiyetimizin oluşmasını sorgulamadım değil.
Ayrıca Ahmet Şerif İzgören'in yazar hakkındaki düşüncelerini okuduğumda güzel insanların soyunun devamını canı gönülden istediğimi de belirtmek istiyorum.
Keyifli okumalar dilerim :))