Gönderi

“İslâmiyet’in ahkâmı iki kısımdır: Birisi: Şeriat ona müessestir (üzerine kurulmuş). (Bunlar İslâm’ın temel hükümleridir.) Bu ise, hüsn-i hakikî ve hayr-ı mahzdır (mutlak hayır).Birisi dahi: Şeriat muaddildir (düzeltip adaletli hale getiren). Yani, gayet vahşî ve gaddar bir suretten çıkarıp, ehvenüşşer ve muaddel ve tabiat-ı beşere tatbiki mümkün ve tamamen hüsn-i hakikîye geçebilmek için zaman ve zeminden alınmış bir surete ifrağ etmiştir (başka bir şekle sokmuş). Çünkü, birden tabiat-ı beşerde (insanın yaratılışında) umumen hükümfermâ olan bir emri, birden ref etmek (kaldırmak), birden tabiat-ı beşeri kalbetmek (değiştirmek) iktiza eder. Binaenaleyh, şeriat vâzı-ı esaret (esirlik, kölelik hükmünü ilk koyan) değildir. Belki en vahşi bir sûretten, böyle tamamen hürriyete yol açacak ve geçebilecek bir sûrete indirmiştir, tâdil etmiştir. Hem de dörde kadar taaddüd-ü zevcat (birden fazla kadınla evlenme) tabiata, akla, hikmete muvafakatiyle (uygunluk) beraber, şeriat bir daneden dörde çıkarmamış, belki sekizden, dokuzdan dörde indirmiştir. Bahusus taaddüde (birden çok olma) öyle şerait (şartlar) koymuştur ki, ona müraat etmekle (uymak), hiçbir mazarrata (zararlar) müeddî (sebep) olmaz. Bazı noktada şer olsa da, ehvenüşşerdir. Ehvenüşşer ise, bir adalet-i izafiyedir. Heyhat, âlemin her halinde hayr-ı mahz olamaz.”59 Zaruretin bir adalet-i izafiye sebebi olduğunu kabul eden Bediüzzaman, zaruret konusunun da suiistimal edilmemesi gerektiği konusunda çeşitli ikazlarda bulunur: “Evet, hayat-ı dünyeviyenin muhafazası için, zaruret derecesinde olmak şartıyla, bazı umur-u uhreviyeye muvakkaten tercih edilmesine ruhsat-ı şer’iye var. Fakat, yalnız bir ihtiyaca binaen helâkete sebebiyet vermeyen bir zarara göre tercih edilmez, ruhsat yoktur. Halbuki bu asır, o damar-ı insanîyi o derece şırınga etmiş ki, küçük bir ihtiyaç ve âdi bir zarar-ı dünyevî yüzünden elmas gibi umur-u diniyeyi terk eder.” “Evet, insaniyetin yaşamak damarı ve hıfz-ı hayat cihazı, bu asırda israfat ile ve iktisatsızlık ve kanaatsizlik ve hırs yüzünden bereketin kalkmasıyla ve fakr u zaruret ve maişet ziyadeleşmesiyle o derece o damar yaralanmış ve zedelenmiş ve mütemadiyen ehl-i dalâlet nazar-ı dikkati şu fâni hayata celb ede ede o derece nazar-ı dikkati kendine celb etmiş ki, ednâ bir hâcât-ı hayatiyeyi büyük bir mesele-i diniyeye tercih ediyor.”60 58.Nursî, İlk Dönem Eserleri (Münâzarat), s. 454. 59 Nursî, İlk Dönem Eserleri (Tulûat), s. 361, (Münâzarat), s. 505. 60 Nursî, Tarihçe-i Hayat (Kastamonu Hayatı), s. 559 Bu yazı Prof.Dr.Ali Bakkal'ın Bediüzzaman Said Nursi'ye Göre Hukukta Adalet Çeşitleri adlı makalesinden alıntılanmıştır..
6 görüntüleme
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.