Ishiguro'nun okuduğum dördüncü eseri, büyük bir merakla başladım. Ancak ilk sayfalar benim için o kadar yavaş aktı ki.. Evet sonra merak unsuru devreye girdi ancak okuduğum diğer eserlerinin yanında benim için etkisi daha zayıftı.
Unutma ve hatırlama konulu her şeye ilgim fazla, o sebeple çok düşündüm Gömülü Dev’de.. Gerçekten kötü olan her şeyi unutmalı mıyım? Unuttuğum her şey benden bir şeyler götürmez mi? Kızgınlıklarımı, tamir etmeye çalışıp çabaladıkça kazandığım deneyimleri..
Yaratılan bu evrende, yaşanılan kovuklarda veya yuvarlak evlerde, gerçekten mutlu mu bu insanlar? Cehaletin en büyük mutluluk olduğunu düşünmek de aynı şey değil mi?
Ishiguro’nun görece daha zayıf bulduğum bu eseri bana bunları sorgulattı.
Bir yandan Ishiguro’nun sabit kalmayıp; her eserinde farklı bir şey denemeye çalışmasını (hem dil hem konu bakımından)ama bir yandan ‘anı’dan kopamamasını seviyorum.
Başta sıkıntılı ama sonrasında toparlanan, yine de etkilendiğim bir eser oldu=)
Elbette Ishıguro okumalarım da devam edecek=)