Gönderi

Atatürk Türkiye’yi ele aldığı zaman yapılabilecek en akıllıca şey bir halk yönetimine geçmekti. Zira halk o denli perişandı ki, daha kötüsü düşünülmezdi. Atatürk zincirlerinden boşanan halkın enerjisini doğru yere, uygarlığın, olmayan uygarlığın kurulmasına yönlendirdi. Kendi yaşamı esnasında, yani on beş senede alınan mesafe baş döndürücüydü. Bunu ülkemizin Atatürk döneminde yetişkin iki öğrenci olmuş olan iki üstün kaliteli bilim adamı, Kayserili İhsan Ketin ve Harputlu Kâzım Çeçen de aynen onaylıyorlardı. Felâket, diyordu hocalarım, bu, aslında Demokrat Parti’den de önce Halk Partisi içerisinde halkın uyanmasından hoşnut olmayanlarca başlatıldı. Bunlar, ekmek elden su gölden tembel yaşamlarının tehlikede olduğunu gören sözde din adamları ve Anadolu ağalarıydı. Bunlar önce Halk Partisi içinde bir muhalefet yaratarak, örneğin, Hasan-Ali Yücel’in sürdürdüğü eğitim seferberliğini durdurmakla kalmayıp, geri çevirdiler. Daha sonra Demokrat Parti iktidara gelerek alenen din istismarına başladı. Verilen intiba Atatürk' ün Devrimleri’nin ve genel politikasının dine zarar verdiği yönündeydi. Demokrat Parti iktidarı bu çirkin ve pek korkunç iftirayı acımasızca istismar ederek Türkiye’yi büyük bir felâketin kenarına getirdi. Halbuki gerçek tam tersiydi. Atatürk dini de ele alarak, halkın dinini adam gibi öğrenmesinin temellerini atmıştı. Ezanın, yani namaza davetin, anlayacakları bir dilde okunması bu genel din aydınlanması politikasının bir parçasıydı. Demokrat Parti bu iyi niyetli adımı din düşmanlığı diye pazarlayarak halkı en feci bir şekilde aldatmıştı. Daha sonra gelen iktidarlar, Atatürk'ün aydınlanma politikasına dönme cesaretini gösteremediler. İTÜ’deki hocalarıma göre beni aldatan buydu. Benim aslında özlediğim aydınlanmaydı; beni kızdıran da cehaletti. Ama bunun nedeni ne Atatürk’ün yaptıkları, ne de cahil Anadolu halkıydı; ona sürekli ihanet eden politikacılardı. Atatürk Anadolu halkının zincirlerini çözmekle yanlış yapmamıştı, sandığım gibi Rumeli’ye ihanet etmemişti. Başka her seçenek Osmanlı’nın feci politikasını sürdürmek demek olacaktı ki, bu da nihai felâkete davetiye çıkarmaktan başka bir şey olmayacaktı.
·
4 görüntüleme
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.