Gönderi

Ateizmin asla cevap veremeyeceği sorular; "varlık nasıl meydana geldi?", "evrendeki düzen nasıl oluştu ve devam ediyor?", "evrendeki enerjinin kaynağı nedi?" sorularıdır. Deizmin asla cevap veremeyeceği soru ise "Allah insanı niçin yarattı?" sorusudur. Bu temel "varoluşsal" sorulara cevap veremeyecek durumda olan bu akımların temsilcileri, sanki her soruya cevap bulmuşlar gibi karşı/kontra sorular sorarak acziyetlerini bastırmaya çalışıyorlar. Ateizmin sığındığı liman kötülük problemi. "Tanrı varsa niçin evrende kötülükler var?". Canlılığın oluşumunu ise basit tesadüflere ve evrim teorisine yüklüyorlar. İyi de soru bu değil ki! Evrimi de kabul etseniz hayatın nasıl oluştuğunu nasıl izah edeceksiniz? Bu da mı gol değil? Deizmin sığındığı liman "dinler tanrı tarafından gönderilmişse niçin insanları mutlu etmiyor? Niçin dinlerde akıl ve mantıkla çelişen hükümler var? Niçin dinler sürekli birbiriyle savaşıyor" gibi sorular. Aynı soruları, kutsadıkları "akıl" için nedense sormuyorlar Hem ateist hem de deistlerin İslam özelinde kafayı taktıkları temel meseleler ise Kur'an'da yer alan kölelik, kadınlara ilişkin bazı hükümler, cezalar, Hz. Muhammed'in (s.a.v.) çok evliliği gibi bir takım konular. Bir müslümanın bir ateistle ya da deistle Hz. Muhammed'in çok evliliğini, Kur'an'daki el kesme cezasını vb. tartışması kadar anlamsız bir şey olamaz. Bu, söz konusu soruların bir cevabı bulunmadığından değil, karşı tarafın verilecek cevabı reddetmeye şartlanmış olmasındandır. Gömleğin ilk düğmesini yanlış iliklerseniz diğer düğmeler de zorunlu olarak yanlış iliklenecektir. Bir ateistle konuşulması gereken temel mesele evrenin nasıl var olduğu ve varlığını şu an bu düzen içinde nasıl devam ettirdiği meselesidir. Bu soruya "Allah / tanrı" diye cevap veren bir mümine ateistin "hayır her şey yokluktan / kendiliğinden var oldu" veya "madde ezelidir" şeklinde verdiği cevap, "tanrı tanımazlık" değil, ilkinde tesadüfü ikincisinde maddeyi tanrı olarak tanımaktır. Bir müminin Allah'ın varlığını somut olarak gösterememesini kendi hanesine puan olarak kaydeden bir ateist, kendisinin "tesadüf" denilen şeyi gösterememesini, maddenin ezeliyetini izah edememesini es geçiyor. Kur'an'ın "yaratılış" ilkesini benimseyenleri "dogmatik" davranmakla suçlayan bir ateist, Darwin "teorisi" (adı üstünde teori) adı verilen şeyi savunurken kesin bir iman ilkesinin ardına düştüğünü fark etmiyor. Bir deistle konuşulması gereken temel mesele "her şeyi tanrı yarattıysa -ki öyledir- tanrının insanı niçin yarattığı" sorusudur. Tanrı insanı diğer canlılardan ayrı tutarak niçin ona akıl vermiştir? İnsanın varoluşsal soruları ne olacaktır? Eğer tanrı varsa ama insanla iletişime geçmemiş, din / kitap göndermemişse onu niçin yarattığını bu akıl sahibi varlığa söylememekle en büyük kötülüğü etmiş olmaz mı? Eğer âhiret yoksa dünyadaki bunca zulüm ve haksızlığa sessiz kalmakla en büyük zulüm işlenmiş olmaz mı? Biz, Allah'ın varlığına, kendisinden başka ilah olmadığına, Hz. Muhammed'in O'nun son elçisi olduğuna, Kur'an aracılığıyla insanlığa son mesajını ilettiğine inanıyoruz. Allah'ın kâinatı yaratmasının temel sebebi de kendi yüceliğini, güzelliğini göstermek istemesidir. Tanrının varlığını kabul ediyorsanız, o tanrıdan başka bir tanrı tanımıyorsanız, tanrının insanlar içinden elçiler seçerek insanlarla iletişime geçtiğini, son iletişime geçtiği kişinin de Hz. Muhammed olduğuna inanıyorsanız o elçinin getirdiklerinin doğruluğunu kabul edersiniz. Bu aşamaların herhangi birini inkâr eden kimse ile sonraki aşamaları tartışmanın bir anlamı yoktur. Tanrının varlığını kabul etmeyen biriyle "(Hz.) Muhammed niçin çok evlendi?" konusunu tartışmak bir anlam ifade etmez. Bu, rakamların varlığını kabul etmeyen biriyle trigonometriyi, kelimelerin varlığını kabul etmeyen biriyle şiir ve romanı, kavramların varlığını kabul etmeyen biriyle önermeleri ve kıyası tartışmaya benzer. Sonuç almak imkânsızdır. Vallahu a'lem. Prof.Dr.Soner Duman
·
12 görüntüleme
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.