Mitik düşünmede mevcut olan bu, bağıntı parçalarının somutlaşması veya cisimleşmesini düzenleyen kendine özgü ilke, bu düşünmenin tek tek tüm kategorilerinde izlenebilir. Nitelik kategorisiyle başladığımız zaman, mitik düşünmenin parça ve bütün arasına asla kesin bir sınır ayrılığı yerleştirmediği, mitik düşünme açısından, parçanın, hem bütünü temsil ettiği, hem de doğrudan bütün olduğu görülmektedir. Niteliği, sentetik ilişki formu olarak kabul eden bilimsel düşünüş için, çoğul şeylerden biri, büyüklüktür; yani birlik ve çokluk, kendi içlerinde, aynı zorunluluğa sahip ve gerçekten bağıntılı olan unsurlar teşkil ederler. Unsurların bir "bütün"e bağlanması, onların kesin ayrılmışlığını, unsurlar olarak onların farklı olmalarını gerektirir. Bu bağlamda sayı, Pythagorasçılar tarafından, ruhun içinde bütün şeylere uyan ve böylelikle şeylere ilk cismaniliği ödünç olarak veren, sınırlı ve sınırsız şeylerin tüm ilişkilerini ayıran bir şey olarak tanımlanır. Her uyumun mümkünlüğü gibi zorunluluğu da, işte bu ayrılığa dayanır. Çünkü "benzeyen ve akraba olan şeylerin bundan böyle asla ahenge ihtiyacı yoktur; buna karşılık benzemeyen ve akraba olmayan ve benzemez şekilde bölünmüş olanlar, dünya düzeni içinde onları bir arada tutabilecek bir ahenk vasıtasıyla birleştirilmelidir."Mitik düşünme, "çok renkli karışık şeylerin uzlaşması ve farklı şeylerin bir arada uyumlu kullanımı" demek olan böyle bir ahenk yerine, sadece parçanın bütünle aynı düzeyde oluşu ilkesini tanır. Bütün parçaya, kendi tüm mitik-tözsel doğasıyla geçtiği ve adeta duyusal ve maddi olarak herhangi bir şekilde "sokulduğu" için, bu anlamda parçadır. Bir insanın saçlarında, tırnaklarında, elbisesinde ve ayak izinde, o insanın tümü sanki içerilmiş halde bulunur. İnsanın geride bıraktığı her izin, onun üzerinde bütün olarak etkide bulunabilecek ve onu bütün olarak tehlikeye sokabilecek gerçek bir parça olduğu kabul edilir.