Neden unutuyoruz?
Nasıl
unutmayalım ki?
Duyularımız öyle hassas çalışıyor ki beynimiz kendisine
iletilen tüm verileri kayda geçiremiyor. Öncelikle bu verilerin
çoğunu elemek ve gerekli gördüklerini kaydetmek zorunda.
Örneğin, gözlerimiz saniyede ortalama beş kere farklı açı-
lardan tarama yapıyor. Her seferinde elde edilen görüntüler
beyne aktarılıyor. Beyindeki görsel sistem bu bilgileri işlerken
birçoğunu gereksiz bulup, tabiri caizse fırlatıp atıyor. Bu sayede ihtiyacımız olan önemli bilgileri hızla işlemiş oluyoruz.
Eğer duyusal alıcılarımızla iletilen tüm veriler işleniyor ve
hafızaya kaydediliyor olsaydı, dakikada yüzlerce imajı detaylarıyla hatırlamak için onu bir hayli zorlamış olurduk. Böyle
bir durumda aşırı bilgi yüklemesi gerçekleşir ve gördüğümüz
şeyleri anlayamaz duruma geliriz. Aslında asıl sorun ne
kadar verinin işlendiği, ne kadarının atıldığı da değil. Asıl
ihtiyacımız olan şey, gerekli olduğunda, önceden kaydetmiş
olduğumuz bu bilgileri geri çağırabilmek. Yani hatırlayabilmek. Bu noktada “koşullanmış unutma” adı verilen durum
devreye giriyor. Hafıza söz konusu olduğunda, öncelik her
zaman en çok önem verdiğimiz durumlarda. Örneğin acı
veya korku dolu bir hatırayı hatırlamak istemiyorsak, onu
unutmaya koşullanıyoruz. Ancak hatırlayamadığımız bu durumun tüm detayları aslında hala beynimizin gizli bölgelerinde
yaşamaya devam ediyor