Mükemmel bir sessizliğin hüküm sürdüğü yerler var -ki bu hiçbir zaman mutlak sessizlik değildir-; etraftaki şeyler tamamıyla sustuğunda, bıraktıkları gürültü boşluğu bir şey tarafından doldurulmaya ihtiyaç duyar. İşte o zaman kalbimizin küt küt çarpışını, damarlarımızdaki kanın atışını, ciğerlerimize hücum eden ve sonra güçbela kaçan havanın fevaranını duyarız.