Gönderi

214 syf.
8/10 puan verdi
Yakup Kadri’nin Kiralık Konak (1922) Nur baba (1922) Hüküm Gecesi (1927) ve Sodom ve Comore’den sonra 1932 yılında yayımladığı Yaban romanını uzun yıllar öncesi Edebiyat Öğretmenimin önerisiyle okumuştum. Nereden aklıma gelmişse yeniden elime aldım ve yeniden okudum. İyi ki de okumuşum. Yaşadığımız bu günleri tahlil ederken geçmişi didiklememiz gerektiğine inanıyorum. 1932’de yayımlandığında Nabizade Nazım’ın Karabibik’i (1890) ile Ebubekir Hazım Tepeyran2ın Küçük Paşa’sından (1910) sonra köylü ve köylüyü konu alan, dönemin gerçekçilik anlayışına uygun üçüncü romandır. Ama ilk ikisinden farklı olarak konuyu tarihsel ve toplumsal bir sorun biçiminde gündeme getirir. Başından beri Kurtuluş Savaşı’nı destekleyen, saygınlığını koruyan romancılığını kanıtlamış bir yazarın ürünü olduğu için övgüyle karşılanır. Getirdiği eleştirideki doğruluk vurgulanır. Ama çok geçmeden Türk köylüsünü yanlış tanıttığı, gerçekleri çarpıttığı öne sürülecektir. YABAN, Yazarın 1921 yılında çıktığı bir gezinin ürünüdür.Zaman olarak I.Dünya Savaşının bitiminden Sakarya Zaferini kazanılışına kadar olan süre alınır.Mekansa adı verilmemekle birlikte, “Haymana ovasının ortasında” Porsuk Çayı dolaylarında bir köydür. Anlatı biçimi olarak da “Anı türü” seçilmiştir. Anlatının baş kişisi Ahmet Celal Çanakkale Savaşında sağ kolunu kaybetmiştir. İstanbul da ki evini satarak sakin bir köy yaşamı sürmek ister. Eski neferi Mehmet Ali’nin köyüne gelerek yerleşir. Köyde yaşam çok zor şartlar altında sürmektedir. Ahmet Celal bir Türk Aydını olarak köylüyle sıcak ilişkiler kurmak ister bunu başaramaz. Oysaki kolunu onlar için kaybettiğini düşünür. Köylü onu bir yabancı olarak görür bünyesine almaz. Savaş tüm hızıyla sürmesine karşın köyde hiç kimsenin umurunda değildir. Yazar, bunun nedeni olarak Türk Aydınını görür. Bu viran ülke ve bu yoksul insan kitlesi için ne yaptın ? diye sorar. Yıllarca onun kanını emdikten ve onu bir posa halinde bir katı toprak üstüne attıktan sonra, şimdi de gelip ondan tiksinmek hakkını kendinde buluyorsun. “Anadolu halkının bir ruhu vardı; nüfus edemedin. Bir kafası vardı; Aydınlatamadın. Bir vücudu vardı; besleyemedin. Üstünde yaşadığı bir toprak vardı; işletemedin. Onu, hayvani duyguların, cehaletin yoksulluğun ve kıtlığın eline bıraktın. O, katı toprakla kuru göğün arasında bir yabani ot gibi bitti. Şimdi elinde orak, buraya hasada gelmişsin ! Ne ektin ki ne biçeceksin ? Cumhuriyetin ilk yıllarında nüfusun neredeyse üçte ikisi köylerde yaşıyordu ve ülkenin çağdaşlığa ulaşabilmesi için bu kitlenin mutlaka eğitilmesi gerekiyordu. 1938-1939 yıllarında Anadolu da birer birer boy veren Köy Enstitülerinin görevi köye ışığı getirmekti. Bu süreçten korkanlar süreci baltaladılar ve nihayetinde bitirdiler. Köy insanları yeterince aydınlatılamamış ve şehre olan göçü önlenememiştir. Bu gün büyük kentlerin varoşlarında oturanlar bu sürecin neticeleridir. Düşünmeyen, araştırmayan, kolaya kaçan, işine ne gelirse onu benimseyen, yapısı içinde yaşamına devam etmektedir. Bu devamla da ülkenin geleceğine yön veren bir kitle olarak karşımızda durmaktadır. Siz siz olun YABAN’ı şu tatil günlerinde bir kez daha okuyun....
Yaban
YabanYakup Kadri Karaosmanoğlu · İletişim Yayınları · 202144,8bin okunma
·
18 görüntüleme
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.