Gönderi

“Hegel’in Tinin Fenomenolojisi’nin insan kültürünün ve tarihinin özünü oluşturan bilinçli akılsal etkinliğin kavramsal açıdan farklı evrelerinin ya da öğe-aşamalarının (momentlerinin) fenomenolojisi yaptığı unutulmamalıdır. Hegel’in tin, yani Almanca Geist ile kastettiği şey, tam da insanın bilinçli akılsal etkinliğiyle doğaya eklediği tüm kültürel, maddi ve manevi zenginlikler alanıdır. Bu açıdan insanın en basit ve yalın bilinç ediminde bile, kendi tininin, yani kültür ve tarihiyle dolayımlı bilincinin katkısı söz konusudur. En basit duyulur içeriklerin insan bilinci için ayrımı bile, soyut ve evrensel terim ve kavramları gerektirir. Hegel’in Fenomenoloji’deki örneğiyle, şu gördüğüm ağaca ya da eve işaret etmek, bilinç içeriği olarak dile getirmek için kullandığım “bu” , “şu” gibi dilsel nitelemeler, daha şimdiden bilincin ve öznelliğimizin genellemeleri olarak vardırlar. Tinin ve insanlık kültürünün içine doğan özne/ler, daha şimdiden duyulur içerik karşısında aktiftirler ve dolaysız birer alıcı değildirler. Duyulur içeriği betimlemek, kategorize etmek; kısacası dile getirmek ve bilmek, bu söz konusu içeriği evrensel terim ve kavramlara tabi kılmayı gerektirir. Bilinçli öznenin duyulur içeriği bilme isteği ve iradesi, onu dolaysız duyulur içeriğin ötesine taşır. Bilincin bu ötelere taşması ve gelişmesi bir dolayım, Aufhebung, edimidir. Hegelci terminoloji bağlamında Aufhebung, dolaysız olanın dolaylı kılınması, herhangi bir belirlenimin dolaysız varlığının ortadan kaldırılarak daha gelişmiş bir belirlenimde özümsenmesi ve içerilmesidir. s. 114-115
·
5 görüntüleme
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.