Gönderi

Ey varlığıyla yokluğu bir yabancı! Sen benim duyduğum her yalanı, Yeryüzünden silecek kadar inandığım gerçeğimsin. Ah gecenin zifirî karanlığında boğduğum hüznüm, Tahta penceremin önünde saatlerce oturup, O dar patika yolda yürüyen adımlarını gözlediğim, Ayak basacağın yolun üstündeki çalıların sesine kulak kesildiğim.. Biliyorum çıkıp geleceksin bir gün. Küçük kulübemizin çatırdayan tahtaları sesinle oynaşacak yine. Hani küçük bir masa yapmıştın saçımı tel tel okşayan ellerinle, Bir de iki küçük iskemlemiz vardı. Sen ateş yakarken,ben alevlerin yüzüne vurduğu gölgede sarhoş olurdum. Ah yüreğinin çetrefilli yollarında kaybolduğum, Bir lokma ekmekte tadına vardığım, Hiç kimseye açmadığım kapımı aralayıp, Girdiğin o kapının ardında bıraktın hayallerimi. Oysa ben seni misafir etmedim gönlüme. Düpedüz sahibiydin kurulduğun o tahtın. Ah gözümü gönlümü varlığıyla doyuran, Biliyor musun aslında hiç üşümem ben. Kızma bu küçük yalanıma. Elin elime değsin diye üşürdü ellerim, Yürürken sendeleyişim kolların belimi sarsın diyeydi. Biraz daha sarılsın diye bedenin bedenime, yağmur yağsın isterdim. Toprak kokusu diye içime çektiğim teninin kokusuydu. Ah hayallerimin en güzel gerçeği! Ben yine bu sessizlikte, Sensizliğe uyuyor,yokluğuna uyanıyorum...
·
32 görüntüleme
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.