İlk kez bir inceleme yazısını yazmakta bu kadar zorlanıyorum. Sanki yazacağım kelimelerin yetersizliği ilk kez bu kadar derinden çarpacak yüzüme gibi hissediyorum. Bu hissimin sebebi bu eserin içindeki ruhun güzelliği. Hani bazı kitaplar vardır kelimelerin gidişatına hayran kalırsınız, cümleler oya gibi işlenmiştir ve o kitapta en olmadık şey bile yazsa size edebi yönden harika gelir. Bir de bazı kitaplar vardır ki ruh barındırır, sanki içinde can vardır. İçinize işler, sizi mutlu eder, enerji verir... O enerji sebebiyle çok fazla edebiyata gerek duymazsınız, üç kelimelik basit cümleler bile yeter. Şimdi hem o enerji hem de edebiyat birleşirse ne olur bir düşünün! Yeşilin Kızı Anne size bu ikisini de veriyor. Hem edebiyat hem ruh... Bundan dolayı içinizde çiçekler açtıracak bu kitabı okumanızı tavsiye ettiğimi baştan söylemeliyim. İçindeki betimlemelerin güzelliği ile kendinizi yemyeşil bir köyün çiçek bahçelerinin arasında koşarken bulacaksınız. Ruhunuz dinlenecek; samimiyeti, masumiyeti görecek; sevmeyi öğreneceksiniz. Anne ile ayrılmak istemeyeceksiniz. Onun sevgisi, yüce gönüllülüğü, merhameti, boyundan büyük sözleri ve en önemlisi hayalleri size çok şey katacak buna eminim. O hayaller ki insanın yaşadığı yeri genişletir, aydınlatır, güzelleştirir. Ben bundan sonra Anne'i boynumda bir kolye taşırmışçasına kalbimde taşımaya karar verdim, çünkü bu bana umut verecek, çünkü bu bana umudu hissettirecek...
Konusuna gelirsek eser 11 yaşlarında yetim bir kız çocuğunun yaşlı ve bekar olan Cuthbert kardeşlerin evine evlatlık olarak gelmesiyle başlar. Bu kız çocuğu biraz tuhaftır. Aslında düşününce tuhaf olan bizlerdik, Anne değildi ama her neyse tabi. Bu kızıl saçlı, sıska ve gösterişsiz küçük kızı ailelerinin bir üyesi yaparak onu yetiştirmeye başlarlar. Anne heyecanlı ve hayalci yapısıyla sürekli hata yapmaktadır ama öyle sıradışı bir kafa yapısına sahiptir ki onu herkes çok çok sever. Böyle bahsedince bir çocuk kitabı gibi dursa da verdiği mesajlardan dolayı küçük büyük herkesin severek okuyacağı bir kitap bu. Aynı zamanda evlatlarımıza da hiç çekinmeden, gözü kapalı önerebileceğimiz bir kitap olduğunu söyleyebilirim.
Şimdi gelelim birkaç önemli noktaya. Bu kitabı okumadan önce kitabın uyarlaması olan "Anne With an E" dizisini izledim. Dizi de kitap kadar sevimli ve içtendi. Ancak şu var ki dizi sırf biraz daha ilgi görsün diye gereksiz eklentiler yapılmış. Örneğin bu masum hikayenin içinde bile cinsiyet seçimi özgürlüğü mesajları verilmiş. Dizide bunlar çok fazlayken -özellikle ikinci sezon- kitapta bununla ilgili uzaktan yakından hiçbir ibare yoktu. Böyle masum bir eseri bu şekilde işlemeye gerek var mıydı bilemiyorum ama o platform bunu hep yapıyor. Siz yine dizisini de izleyin ama kendinizi bu kitaptan mahrum bırakmayın derim. Bir de beni üzen şey dizide sürekli Jane Eyre'den bahsediliyordu ben de sanmıştım ki eserin orijinalinde var ama tüm kitap boyunca bir kez bile Jane Eyre adı geçmedi. Yıkıldım. Tabi Allah başka dert vermesin :)
Bir de Anne ile tanışmak istediğim kadar Matthew Cuthbert ile de tanışmak isterdim. Çok etkileyici bir karakterdin Matthew, kitabın sonu çok üzdü ama seni tanımak da harikaydı.
Sonuç olarak kendinizi yaşlanmış, umutsuz, mutsuz, enerjisiz, bitkin hissediyorsaniz ruh vitamini olarak bu kitabı şiddetle öneririm. Seninle gurur duyuyorum Anne.. İyi okumalar herkese.