Gönderi

464 syf.
10/10 puan verdi
·
Beğendi
·
20 günde okudu
*ezilmiş çiçek kokan bir sessizlik*
Hayat sandığımız camdan gerçekliğin yere çalınıp paramparça edildikten sonra her yerinizi kesen cam kırıklarıyla yazılmış bir masal bu ama çok uzun bir masal. Kadının çilesini, erkeğin doyumsuzluğunu, doğanın acımasızlığını, insanlığın içine hapsolmuş döngü yüreğinizi keserken bilincinizi kanatarak okuyorsunuz. Baş döndürücü bir hıza zaman, beyhude bir çabaya hayat, insanoğlunun en güçlü içgüdüsü olan çoğalmaya da aşk dendiği bir kasabanın masalını beyin kıvrımlarınızda dolaşan kırmızı karıncaları ve hamam böceklerini öldürmeye çalışırken okumak iğrenç gelse de aldırmayın. Bir süre sonra kendiliğinden çekip gidiyorlar ve yapayalnız kaldığınızda; kendi parçalarınızı etraftan toplayarak bir gerçeklik yapmaya çalıştığınız hayatın aslında nesillerdir dönüp duran bir dairenin içinde koşturup durmaktan ibaret olduğunu anlıyorsunuz. Bu döngünün son durağı ölüm, kitabın sayfaları arasında sizi naftalin kokulu kefenlere sarıyor adeta, ölen kahramanlarla birlikte defalarca gömülürken; dedenin adını taşıyan sen duymuyor musun, ölümün döngüsel sessizliğinin çıkardığı sesi, diye soruyor Melquiades. Hiç düşünmeden çingenelerin ardına düşüp bu dünyadan gitmek istiyorsunuz. Bizi bırakıp gittikleri için değil bir daha dönmeyecekleri için onlara ‘öldü’ diyoruz, diye ekliyor inatçı Rebeca ardından. Beklemekten usanmayan Rebeca’ya, Fernanda’ya, -Tanrının- bir gölge gibi peşinde dolaşanlara verdiği cevaptır belki de hayat... Zamanın büyülü gerçekliği ölüm sadece romanlarda geri getirir insanları, diyorum ben de ama sonsözü Gabo’ya bırakarak; Evet, edebiyat; bizi kitap sayfalarına gömen bu orospu dünyada, insanlarla alay etmek için bulunmuş en iyi eğlence yoludur. Ölümsüzlüğü aratır ama buldurmaz... Farketmiyor musunuz sanki; kendi çizdiğimiz sınırların içine dönüp durmayı keşfetmek sandığımızı, senin dairenin ötekinin dairesinden daha geniş olması seni daha özgür yapar mı? Deli deli sorular/cümleler demeyin; okudukça bu yalnızlığın yüzyıllıktan daha eski olduğunu farkedeceksiniz. Kendi kelimelerinizle odanızın ortasına kederden bir anıt dikeceksiniz ve o dev aziz heykeli göz kapaklarınızın üzerine devrilirken bir suçlu arayacaksınız. Başınızın üstünde uçuşan sarı kelebeklerin kanat tozlarının tadı yemeğinize sinecek. Güney Amerika’da ordu tarafından öldürülen muz işçilerinin vagonlara doldurularak denize taşınan cesetlerinden akan kan incecik bir ip gibi sokaklardan süzülerek okyanusu aşacak kaldırım taşlarının aralarında kırmızı izler bırakarak merdivenleri hızla çıkacak ve odanızın kapısının altından içeri dolunca ayaklarınızı yatağın üzerinde toplayıp Ursula’nın yaşlandıkça küçülen vücudu gibi dertop olacaksınız. Gerçeği ‘güç’le çarpıtarak hayalin manipülasyonu gibi gösterenlere lanet okuyarak havada uçan küçük bir çocuk, elindeki el yazmalarını sana uzatarak kulağına bunun sadece büyülü imgelerle yazılmış bir masal olduğunu fısıldayacak. Topla kendini. Bu sadece uzun bir masal ve; Çok eski...
Yüzyıllık Yalnızlık
Yüzyıllık Yalnızlık
Yüzyıllık Yalnızlık
Yüzyıllık YalnızlıkGabriel Garcia Marquez · Can Yayınları · 202436,8bin okunma
··
43 görüntüleme
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.