Gönderi

Az tüketiyorum, o halde varım... Elektriğimi, ürettiğimden çok harcarsam elektriksiz kalırım; yağmur hasadında toplayabildiğimden daha çok kullansam suyum biter, temizlik yapacağım diye kimyasal yüklü deterjanlar kullansam atık suyumun gittiği toprakta ot bile yetişmez; tarım zehirleriyle yetişmiş sebze ve meyveleri soframa getirsem hem kendi sağlığımı hem ailemin sağlığını riske atarım, hem de toprağın, suyun ve diğer canlıların zehirlenmesinde payım olur; toplu taşımayla gidebileceğim uzaklıklara arabamla gidersem iklim değişikliğine katkım artar; atıklarımı dönüştürmezsem, ya da artık ihtiyaç duymadığım eşyaları ihtiyacı olanlarla paylaşmazsam, yemyeşil bir tepenin ardına, ya da dere yataklarına düşüncesizce yığılmış çöp dağlarının büyüyüp hastalık yaymasına katkıda bulunurum. Hemen her gün sosyal medyada TV’de, sinemada, ya da sohbetlerde karşımıza çıkan tüketim odaklı yaşam tarzının bedellerine daha yakından tanık olmak için şehirdeki ışıltılı vitrinleri ardımızda bırakıp kırlara, dağlara çıkmak yeterli... Otoyollarla parçalara bölünen ormanlar, fabrika atıkları yüzünden balçığa dönen nehirler, küçük tezgâh ve bakkalların yerini marketlerin aldığı köyler, fabrikaların ve konutların yükseldiği tarım arazileri, gençlerin terk ettiği köylerde bakımsız kalmış tarlalar ve bahçeler, tarım zehirleri yüzünden fakirleşmiş topraklar ve sağlığını kaybetmiş çiftçiler, ormanın kıyısında aniden karşınıza çıkıveren elektrik santralları, tepeleri yiyip bitirmiş taş ocakları, yaban hayvanların yaşam alanlarını parça parça etmiş yollar ve yerleşimler... Doğada hiçbir şey birbirinden bağımsız değil. Dolayısıyla tüketim alışkanlıklarımızın neden olduğu zararlar sadece kurda, kuşa, arıya, toprağa değil, dönüp dolaşıp insana da zarar veriyor.
·
5 görüntüleme
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.