Bir Orhan Pamuk hayranı olarak beğenmediğim Orhan Pamuk eseridir. Çok uzun şeyler yazmayacağım. Sadece kitabın konusunu ve beğenmeme sebeplerimi buraya not edeceğim ki, ileride kitabı tekrar okuma kararı verirsem, o günkü Semih ile bugünkü Semih'in değişimini görebileyim.
Cevdet Bey ve Oğulları, Orhan Pamuk'un 22 yaşında yazmaya başlayıp 26 yaşında tamamladığı ilk romanıdır. Bu yönüyle değerlidir. Çünkü Orhan Pamuk'un Nobel ödülüne giden yolundaki ilk adımıdır.
Eserde Osmanlı Devleti'nin son zamanlarından 70'li yılların Türkiye'sine kadar uzanan bir zaman diliminde Cevdet Bey'in ailesi ve çevresindeki insanların yaşadıkları, değişen hayat koşulları, değişen insan karakterleri ele alınmış. Aslında kısaca, değişen Türkiye ve Türkiye insanının ayrıntılı bir resmi diyebiliriz...
Eserdeki karakterler oldukça gerçekçi. Onları gerçekçi yapan en önemli unsur, sıradan insanlar olmaları ve tamamen sıradan bir yaşantıya sahip olmaları. Kitapta anlatılan karakterleri, hemen yanı başımızda, hatta bizzat kendi içimizde görmek mümkün. İşte eser de aynen bu şekilde sıradan insanları ve sıradan hayatları olduğu gibi bize aktarmış. Bu yönüyle, ne edebi açıdan ne de sürükleyicilik açısından kitabı beğenmedim.
Tamam, bir Orhan Pamuk kitabından olağanüstü aksiyonlar, gerilimler veya ne bileyim büyüler vs. görmeyi beklemiyordum. Ama yine de kitabın heyecanlandıran bölümleri, sürükleyici olay örgüsü olur diye bekliyordum. Bir öykünün bile en önemli unsuru, heyecanlandıran anlara sahip olmasıdır. Tekdüze anlatılan ve heyecanlandırmayan, yaklaşık 600 sayfalık bir romana başarılı demek içimden gelmiyor.
Kitabın geneline nazaran, ilk bölümlerini daha çok beğendim. Çünkü konuya giriş kısımları ve karakter analizleri hoşuma gitti. Fakat ilerleyen sayfalarda, adeta Rus Klasikleri edasıyla, kitaba eklenen farklı karakterler ve karakter analizleri, "çorba"ya tat katması gerekirken, "çorba"nın tadını bozdu, diye düşünüyorum. Bu kadar ayrıntılı analizler yapmak ve her karaktere ayrıca önem vererek derinlemesine incelemek, haliyle okuru yoruyor. Hatta benim gibi yorulmayan bir Orhan Pamuk hayranını bile yordu. Yani bütün karakterlerin iç sıkıntılarını, hayattaki hedeflerini ve düşüncelerini ayrıntılı bilmemize gerek var mıydı, bilemiyorum...
Kitap okuma eylemi, keyifliyken gerçekleştirilen ve neticesinde keyif vermesi gereken bir eylemdir. Okurken keyif almadığınızı fark ettiğinizde, hem okuduğunuz kitaptan hem de ileride okumayı planladığınız kitaplardan uzaklaştığınızı hissedersiniz. Bu yönüyle "mesafe"ye sebep olan kitaplar, bana göre başarısız kitaplardır.
Herkese keyifli okumalar dilerim.