Gönderi

Kim bilir kaç kez, gece yarısı bir trene binmenin düşünü kurdum. Hep aynı düş. Sigara dumanı ve hela kokusuyla, havası iyice bozulmuş bir gece treni. Öyle kalabalık ki, ayakta duracak yer bile yok. Oturacak yerlerin hepsinde kusmuk, kurumuş, sertleşmiş. Tek yapabileceğim, istasyonda kalkıp trenden inmekti. Ama indiğim yer, istasyon değildi. Hiçbir yerinde tek bir ev ışığı görünmeyen, sadece açık bir alan. İstasyon şefi yok, saat yok, tren tarifesi yok, hiçbir şey yok; düş böylece sürüp gidiyordu.
·
2 görüntüleme
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.