Saat görmeye dayanamıyordu ve gerçekten evinde tek bir saat yoktu. "Bir saat pahalı ve aptalcadır" diyordu. Zamanı kendisi ölçüyordu; özellikle de, günün tek önemli zamanı olan öğle yemeğine sıra geldiğini, uyandığı zaman başucunda bulunan biri bezelye dolu iki tencere sayesinde anlıyordu. Aynı ciddi ve düzenil hareketlerle, bezelyeleri tek-tek boş tencereye aktarıyordu. Böylece tencereyle ölçtüğü gün içinde belli anları saptıyordu. "Her on beş tencerede bir, bir şeyler yemem gerek" diyordu, "işte bu kadar basit".