Öncelikle benim gibi Aşk ve Gurur'dan sonra buralara düştüyseniz, sayfalar ordaki gibi akmayabilir, size de bire bir aynı etkiyi yaratmayabilir ama kitabı bitirdiğinizde değecek bana güvenin. Özellikle hikayenin sonlarında belirginleşen 'keskin ters köşeler' var ki sanırım Moliere'in Cimri'sini, Shakespeare'in Onikinci Gece'sini bile okurken o kadar köşeye yatmamıştım.
Emma'nın hikaye boyunca önsezilerindeki acemiliğiyle kendine güveni birleştiğinde ortaya çıkan saflığı öyle samimi geldi ki... Onu o kadar sevdim ki, bu yanılgılarının hepsinden yenilgisiz çıkmasını hikaye bitene kadar bekledim. Üç genç kızın gönül ilişkileri trafiğini merkeze alan bu kasaba hikayesinde, mektup yazmanın "insan karakterinin en güçlü referansı" görülmesinden daha ne romantik olabilir.
Austin'in toplum hayatındaki sınıfsal farklılıkları abartarak gözümüze sokmamasını, kendi kurgusal karakterlerini okuyucunun eline bırakmadan yine kendi erdem anlayışıyla arayışını seviyorum. Jane Austin'in kısa hayatı, kitaplarındaki aşka bakışını bende daha değerli kılıyor, her ana karakterde onu arıyor ve ona sevgi duyuyorum.
EmmaJane Austen · Can Yayınları · 201811,3bin okunma
Sevmek şöyle dursun sensiz baharı
Yaşamak ölmekten hazin geliyor
Kapanmış sabahın bütün yolları
Geceler ömrümden uzun geliyor...
Kadehler açıyor dostla aramı
Kimse dinlemiyor sarhoş dramı
Şarkılar deşiyor gönül yaramı
Her telden bir başka hüzün geliyor...