Ne kadar sıradan, o kadar iyi. Hiç kimse bir Laetitia’yı terketmezdi. Ve düşününce, isim denilen şey zaten yalnızda bir düşünceden ibaretti. Zaten her isim, aslında bir düşünce değil miydi? Ağaca neden ağaç deniyordu?
Kitap "Baloya gideceksin!" epigrafi ile karşılıyor okuru, ilk cümle ise "Bir zamanlar..." diye başlıyor.Cagdas Dünya Edebiyatı Dizisinden çıksa da masalsı bir metin vaat ediyor sanki. İnce, kısa ama etkileyici bir havası vardı İsmekan 'da bana göz kırparken.
.
Oysa hikayeye girmekte oldukça zorlandım. Başlangıçta kim kimdir bir türlü anlayamadım. 3 kere falan yeniden başladım ama 40. sayfadan sonra elimden bırakamadım. Aslında çok sade; gücünü zaman da sıçrayışlarla merak duygusunu taze tutmasından ve samimiyetinden alan tam 100 yıl önce 1924'te başlayan bir hikaye
.
İngiltere'de, 22 yaşında, genç, yetim ancak mevkidaşlarından farklı olarak okumaya meraklı, zeki bir hizmetçidir Jane. üst sınıftan Paul ile 7 yıldır gizli bir ilişki yaşarken herkesin annesini ziyaret ettiği "Annelerin Kutsal Pazarı'nda " yaşamı değişir. Belki ziyaret edecek bir annesi olsaydı her şey farklı olurdu.
.
Hikaye bir trajedinin habercisi olsa da Jane'nin yaşamı gerçekten masala benzer. Kimsesiz, parasız, az denebilecek bir eğitime sahip olan Jane 1924 Mart'ında yeni bir kadere doğru ilk adımını atar. Prense kavuşamasa da bambaşka bir sınıfa ve dünyaya geçer. (Sürprizi bozmamaya çalışıyorum )
.
Graham Swift ile tanışma kitabım oldu.İyi ki Sevdim... Özellikle de zamanın kullanılışını, samimi dilini ve sonunu ...
"Ve sonunda anlayacaktı ki kendisinin halihazırda bir dili olduğu halde, bir dil bulmak zorunda kalacaktı çünkü yine anlayacağı üzere, aslında yazmak denilen şey, bir dil bulmak, o dili bulmaktı."
Sayfa 110 - Türkiye İş Bankası Kültür YayınlarıKitabı okudu
"Hepimiz bir nevi yakıtız. Dünyaya geliyor ve yanıyoruz; bazılarımız diğerlerinden daha hızlı yanıyor. Yanmanın farklı türleri vardır. Fakat hiç yanmamak, hiç alev almamak ne hüzünlü bir yaşam olurdu, öyle değil mi?"
Sayfa 88 - Türkiye İş Bankası Kültür YayınlarıKitabı okudu
"Yazar olacaktı ve yazar olduğu için devamlı surette kelimelerin hercailiğiyle kuşatılmış haldeydi ya da belki de tam bu yüzden yazar olmuştu. Hayır, bir kelime, bir şey değildi. Bir şey, bir kelime değildi. Fakat her nasılsa bu ikisi -iki şey- birbirinden ayrılmaz hale gelmişti. Her şey muazzam bir uydurmacadan mı ibaretti? Kelimeler, dünyayı sarma- layıp ona gerçeklik atfeden görünmez bir deri gibiydi. Yine de kelimeleri çekip aldığınızda dünyanın var olmayacağını, gerçek olmayacağını söyleyemezdiniz. En nihayetinde, şeyler kendilerini ayırt eden kelimeleri, kelimelerse her şeyi kutsayabilir gibiydi."
Sayfa 82 - Türkiye İş Bankası Kültür YayınlarıKitabı okudu