Annelerin Kutsal Pazarı
Graham Swift
Yorumlar ve İncelemeler
Yazdan kalma bir Mart günü: Annelerin Kutsal Pazarı, yıl 1924. İngiliz taşrasındaki köşklerden birinde hizmetçilik yapan Jane Fairchild’ın ziyaret edecek bir annesi olmadığından izin gününü nasıl geçireceğine dair bir fikri de yoktur... 
Annelerin Kutsal Pazarı
Hristiyan kültüründe, özellikle İngiltere'de, Lent ayının dördüncü pazarı kutlanan, insanların kiliseye gidip annelerini ziyaret ettikleri bir gün.
Dili sakin akıcı, sıkılmadan okunanlar dan olucak biliyorum
Yıl 1924. GünAnnelerin Kutsal Pazarı . Ana karakterimiz Jane Fairchild. Bir malikanede hizmetçilik yapmaktadır. Kutsal pazar günü tüm çalışanlara izin verilir. Jane de o günü gidecek bir ailesi olmamasına rağmen kendince değerlendirmek için bisikletin atlar ve yola çıkar. Yolu birlikte izliyoruz Biz de o bisikletle birlikte Jane ile yola çıkıyoruz alıyoruz hikaye başlıyor şimdi
Yıllardır gizli bir ilişki yaşadığı komşu evin tek vârisi Paul Sheringham’dan gelen telefon, hayatını bütünüyle değiştirecek bir dizi olayın da başlangıcı olur. Eserleri otuzun üzerinde dile çevrilen, Booker Ödülü sahibi Graham Swift, savaşlarından, facialarına; kadın erkek ilişkilerinden, sınıfsal çatışmalarına bir yüzyılı, geleceğin sıradışı yazarlarından biri olacak genç bir kadının kendini keşfetme öyküsü üzerinden anlatırken, ustalığının doruklarında geziniyor.
İngiliz yazar 
Graham Swift, 'la tanışmak isterseniz
İyyakşamlar
Annelerin Kutsal Pazarı yazar için Anneler Günü olmasa da bizim için öyle diyebilirim. O gün hizmetçiler dahil herkes izinli oluyor ve annesiyle geçiriyor gününü. Kahramanımız Jane gibi annesi olmayanlarsa boşluğa düşüp ne yapacağını şaşırıyor. Jane hayata 2-0 yenik başlayanlardan. Doğduğunda yetimhane kapısına bırakılmış. Ama bırakıldığı yetimhane bilinenlerin aksine iyi bir yetimhane olduğu için okuma yazma öğrenebilmiş, az da olsa eğitimli olarak ayrılabilmiş oradan. Geneli hizmetçi olarak görevlendirildiği için Jane de hizmetçi olarak hayata atılmış. Hizmetçiliği sırasında yaşadığı bir günü, kitabın ana temasını oluşturuyor ama genel çerçeveye bakıldığında yazarlığa geçişini okuyoruz aslında. Annelerin Kutsal Pazarı olan gün 110 sayfalık kitabın neredeyse 100 sayfasını kapsadığı için bu kadın ne zaman yazar oldu kısmı biraz dikkatlerden kaçabiliyor ama ara ara röportaj yaptığı anlara geçiş yapınca uyanıyorsunuz. Canımıniçisi 
Liber epifani ile yeni yılın ilk okumasını yaptığımız için kitaba fazla yüklenmek istemiyorum ama öylesine okuduk yani pek bir şey kattığını söyleyemeyeceğim. Yine de İş Bankasının Çağdaş Edebiyat serisine fırsat vermek istiyorum, çıkan diğer kitapları da okuyacağız.
İnsan hiç kimse olmadan bir kimse olabilir mi ki?
Kitapla kalın.
Araya kısa bir çağdaş roman ekleyeyim dedim ;)
Fazla bir beklenti olmadan => Annelerin Kutsal Pazarı okunabilir ;)
Jane anlatıyor, biz de dinliyoruz - okuyoruz ;)
Teşekkürler Graham Swift ...
Kitabı anlatım olarak 
Cengiz Aytmatov 'un 
Gün Olur Asra Bedel eserine benzettim. Kitaba konu olan olay bir gün içerisinde olup bitse de biz ana karakterimiz olan Jane Fairchild'ın gözünden anıları, düşünceleri, duyguları her biri en az bir paragraf olacak şekilde görüyoruz. Dil olarak akıcı buldum. Konu 58. sayfaya kadar pek çekmedi içine ancak ne zaman ki "Sarkaçlı büyük saat ikiyi vurdu." oradan sonrası bambaşkaydı benim için.
Farklı bir kitap. Kadın psikolojisi, kadın erkek ilişkileri, dünya savaşı, yetim öksüz çocukluk, yaşlı bir yazarın gözünden yaşamı gibi bir çok konuyu bu kısacık kitapta bir trajedi ile bağlamak ustalık ister bence. Özellikle Jane'in duygularının aktarıldığı kısımları da çok başarılıydı Zweig okuyor gibi oldum. Trajedinin sebebinin de bir yere bağlanmaması hoştu.(İlk kez bir kitapta olayın kesin sonuca bağlanmamasını beğendim.) Jane'i sevdiğim için ben ondan yana yordum olayı. Yazarlık ile ilgili çok ilginç savları da oldu yaşlı ve ünlü Jane'in. Pek çoğunu not aldım.
"Onları, Zihin gözüyle gördüklerini hayatında gerçekten olup bitenden ayırabilir miydi? Elbette bal gibi de yapabilirdi; hayallerinde yaşamıyordu. Ve elbette böyle bir şeyi bal gibi de yapamazdı. Yaşama dair tüm o şeyleri kucaklamak, yazar olmanın tüm esprisi değil miydi? Yaşamın tüm esprisi buydu.”
Genel olarak başarılı buldum. Çağdaş Dünya Edebiyatı Dizisi dört de dört güzel gidiyor....