Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Gönderi Oluştur

sebnem ekici

sebnem ekici
@dinozorgibi
Oğluyla sohbet etmenin en güzel yolunu bulmuş bir bibliyofil. İyi ki edebiyat var.
Onlarda ne arıyordu Tomas? Onu onlara çeken neydi? Sevişmek aynı şeyin sonsuz tekrarından başka bir şey değil midir sonuç olarak? Hayır, hiç değil. Düşleme sığmayacak bir küçük parça her zaman her sevişmede vardır,
Sayfa 214
Reklam
102 syf.
·
Puan vermedi
Tek bir cümleyle iki kişinin hikâyesi değişebilir mi? Tüm hikâye sanki son cümleye varmak için yazılmış. Son dediği yerde yeniden başladı sanki. Spoiler vereceğim diye yazamıyorum, yazıp yazıp siliyorum. Hitler’in yükselişe geçtiği dönemde biri Yahudi, biri Alman iki lise talebesinin dostluğunu okuyoruz. Faşizm ve Nazi Almanyası bildiğimiz bir konu, hatta çokça gına gelenler var biliyorum filmlerinden, kitaplarından. Ama bu başı sonu belli dönemin içinde insanları, politikaların bireysel yaşamlara etkisini, davranış psikolojisini okuyup anlamak ya da izleyip gözlemlemek bana çok kıymetli geliyor. Nazi Almanyası yerine istediğiniz dönemi, hatta günümüzü, faşizm yerine istediğiniz fanatikliği seçip koyabilirsiniz. Arkasına sığınmadan bir şeylerin görebiliyor muyuz insanlığımızı, mesele bu sanırım. Neyse uzattım, dağıttım. Yalın bir dil, basit bir hikâye, güçlü bir içerik, muhteşem bir son!
Kavuşmak
KavuşmakFred Uhlman · Kolektif Kitap · 2017178 okunma

Okur Takip Önerileri

Tümünü Gör
·
Puan vermedi
Bir aşk hikâyesi? Kitabı sonuna kadar “aşk bu değil” diyerek okudum. İster dünyevi olsun, ister ilahi aşk için olsun fedakarlıklarda (!) bulunarak dar kapılardan geçmek benim için bir önem teşkil etmiyor. Hatta ben o fedakarlıklar ya da erdem dediklerini çokca şiddet olarak yorumluyorum. Net olmayan, karşısındaki insanı şüpheye düşüren, gel-gitli belirsiz ilişkiler. Ne aşkta, ne dostlukta, hiçbir ilişkide olmasın artık. Ama öte yandan, “aşk bu değil” benim için geçerli. Aşkı, sevgiyi, yaşanma biçimlerini kategorize eden, kalıplara sokan hiçbir şeyden de hoşlanmıyorum. Ancak bir kitap karakterine “bu aşk değil” deme cüretini gösterebilirim. İnsan aldatsa da sevebilir, aldatılsa da aşık kalabilir, yıllarca platonik bir aşkla mutlu olabilir, uzun mesafelerde mutluluğu bulabilir, yılda bir buluşarak birbirine sadık kalabilir, sevgisini hiç dile dökmeden gösterebilir ya da her gün ilanı aşk edebilir ve bunda samimi olabilir… Tarafların farkında oldukları ve razı geldikleri her şey sadece onları ilgilendirir. Tahayyül etmekte ve anlamakta zorlanmamız başklarının duygularına dair yargıda bulunmamızın bahanesi olamaz. Velhasıl kitabı konu ve tema açısından sevmedim ama üslup ve dil açısından sorun yok. Muhakkak ki senin yaşayacağın aşklarda tetikleneceğim zamanlar olacak, edebimle davranmaya gayret ederken duygularım beni ele verecek. O zaman bana gösterirsin ve “kimsenin aşkına kimse karışamaz” dersin
Dar Kapı
Dar KapıAndré Gide · Can Yayınları · 20222,834 okunma
372 syf.
·
Puan vermedi
Flanör şehirde aylak aylak dolaşarak gözlem yapan kişi anlamına geliyor. Tarihin kadını sokaktan mahrum bırakan akışında kelimenin çağrışımındaki özne erkek olagelmiş. Flanöz ise buna bir karşı çıkış olarak özneye dişiyi yerleştiriyor. Ben kelimeler için cinsiyetçi ayrımlar devrinin kapanmasını dilediğim için bu ayrımdan mutluluk duymuyorum.
Flanöz - Şehirde Yürüyen Kadınlar
Flanöz - Şehirde Yürüyen KadınlarLauren Elkin · Nebula Kitap · 2018142 okunma
Reklam
124 syf.
7/10 puan verdi
·
Beğendi
Çadırda yaşayamam. Sen de insansız yaşayamazsın. Ama her şeyi bırakıp ıssız bir yerde yaşama fikri beni çok cezbediyor. Ne için yaşıyoruz sorusu çok kuvvetli. Herkesi hep daha fazlası için mücadeleye sokan bu düzen çok saçma geliyor. “Daha fazlası”nı istediğim hiçbir hayalim, hiçbir ihtiyacım sistemim “daha fazlası” ile örtüşmüyor. Bu yüzden
Doppler
DopplerErlend Loe · Yapı Kredi Yayınları · 20199,4bin okunma
104 syf.
8/10 puan verdi
Böyle minik ve sürükleyici kitapların dezavantajı hemencecik bitivermesi ve keyifle sayfaları çevirirken anlamı es geçme riski. Bu yüzden baktım ki su gibi akıyor, yavaşlıyorum. Hatta bölüme dönüp tekrar okuyorum. Nasıl Rahibe Oldum, başkaları tarafından bir oğlan çocuğu olarak bahsedilen kız çocuğunun, ilk defa tattığı dondurmadan nefret ettiği anısıyla başlıyor. Çok güçlü, vurucu bir giriş. Bence kitabın en güçlü bölümleri. Çocuk sonrasında 6 yaşını, aileye, eğitim sistemine, sağlık sistemine, tutsaklığa dair içinde canlı olan duygularını, düşüncelerini, hayalleri ve rüyalarını da katarak ve gerçek ile kurmacayı harmanlayarak bize anlatıyor. Yetişkinin sesi hiç araya girmiyor, buna bayıldım. Çocuk karakterli kitap ve filmleri tüm yetişkinler daha çok okusa, izlese keşke. Çocukları dinlemek, duymak, iç dünyalarının derinine uzanmak bana kalırsa hayal ettiğimiz dünyanın anahtarlarından birisi. Cesar Aira ile tanıştığıma çok mutluyum. Sanırım +12 gibi sen de tanışabilirsin. Komik bir de, hiç sıkıcı değil, hüznü içinde saklı komik. - komik biraz kandırmaca oldu , mizahi diyelim - :)
Nasıl Rahibe Oldum
Nasıl Rahibe OldumCesar Aira · Can Yayınları · 2015156 okunma
96 syf.
5/10 puan verdi
“Doksanıncı yaşımda, kendime bakire bir yeniyetmeyle çılgınca bir aşk gecesi armağan etmek istedim” diye başlıyor Benim Hüzünlü Orospularım. Sinir bozucu bir kitap. Aynı derecede de güçlü, unutulup gidecek bir hikâye değil. Aşk hikayesi diyenlere çemkirebilirim. 90 yaşındaki bir kişi 14 yaşındaki bir çocuğa aşık olmasın arkadaş. Sevmenin yolu sadece aşktan mı geçiyor? Yoo. Sen yine sev. Bağlan. Boşa geçmiş ömrünün son deminde kalbini kocaman aç. Ama buna aşk deme. Marquez’in bize bunu aşk diye sunduğunu da düşünmüyorum zaten. Adamla hiçbir empati kuramıyoruz. Delgadina -adı bile kendine ait değil- bir eşya gibi sessiz, kimliksiz bütün kitap boyunca. Aşk da, sevgi de öyle uzanıp yatmakla doğmuyor. Böyle hastalıklı, kusurlu sevme biçimleri edebiyatta da, sinemada da, gerçek ilişkilerde de gereğinden uzun süre prim yaptı. Artık yeter. Sevmeyi ve bağlanmayı zayıflık sayan ya da ondan korkan bu ihtiyarın tutkusu da kendisi kadar hastalıklı, kusurlu. Onu romantikleştiremem. Marquez de romantikleştirmiyor. Yaşlılık hâli, göçüp gitmeye az kalması her şeyi mübah hâle getirmiyor. Ahlak bir zaman sorunu da değildir bence. Velev ki o dışardan dayatılan kurallara, tabulara, kabüllere bağlı işliyor olmasın, içten gelsin. Sinir bozucu bir Marquez kitabı okuyayım dersen, yavaş yavaş oku. Zira hızlı akıyor. Öylesi geriye hiçbir şey kalmaz.
Benim Hüzünlü Orospularım
Benim Hüzünlü OrospularımGabriel Garcia Marquez · Can Yayınları · 201920,8bin okunma
Hafif’in ağırlaşması ya da Parmenides ‘in sözcükleri ile söylersek olumlunun olumsuza, artının eksiye çevrilmesidir bu. Ama ne gariptir ki bu dönüşüm pek de şaşırtamaz bizi. Oysa Beethoven , kuartetinin ciddiyetini Dembscher’in kesesi ile ilgili dört sesli şakacı bir kanona dönüştürseydi, asıl o zaman şaşırır, sersemlerdik. Öte yandan öyle yapsa Parmenides ruhuna ters düşmemiş olur, ağırı hafifletmiş, yani olumsuzu olumluya, eksiyi artıya dönüştürmüş olurdu. Önce (bitmemiş bir taslak olarak) o büyük metafizik gerçek, sonra (bitmiş bir başyapıt halinde) şakaların en hafifi, en sıradanı! Ama Parmenides’in düşündüğü gibi düşünmeyi unuttuk çoktandır.
Sayfa 211
64 syf.
7/10 puan verdi
Bir Kadın, Annie Ernaux’un annesini anmak için yazdığı bir metin. Roman ya da yaşam öyküsü değil, yazarın “ bu dünyadan annem geçti” demesinin bir yolu, unutulmasın istiyoruz çünkü sevdiğimiz ölünce. “Annem hakkında yazıyorum çünkü onu dünyaya getirme sırası sanırım bende “ diyor zaten Ernaux. Mümkün olabildiği kadar. Hayatta kalanın tutunuşu gibi. Arkada kalan olmak hiç kolay değil. Metin çok kısa, 53 sayfa. Kısalığına rağmen her cümle anneye , ilişkiye ve toplumsal yaşama dair çok güçlü bir anlatış sunuyor. Ernaux annemle vedalaşıyorum diye çıplaklığından ödün vermiyor, neyse o. Neyse ben sadede geleyim. Ben kitabı okurken evlat rolüme değil de anne rolüme gittim daha çok. Hayatımızın bu değişim döneminde nasıl gitmem… Can, sanırım büyümek yokluğunu hissettiklerimizin peşine düştüğümüz bir serüven çoğu zaman ya da bir yandan diyelim ve ebeveynlik de bunun için öyle uygun bir araç ki… Bundan azade bir ebeveynlik mümkün mü, bilemiyorum. Elimizden geldiğince yenik düşmemeye çalışıyoruz ama en temel kararlarımızda en baskın olan yine yokluğunu hissettiklerimiz ve kaygısını büyüttüklerimiz oluyor. Acaip bir şey. Ebeveynlik bu yüzden çok zor, en zor yanı bu, zihnini ve deneyimlerini asla susturamıyorsun. Bu arada susturabilseydin zenginleştiren kısmı da giderdi :) Benimle ilgili en sevdiğin ve benimle ilgili en sevmediğim şeyler aynı kaynaktan besleniyor sonuçta. Çocukluğuna indiğin zamanlarda hatırla bunu 2.kitabıyla Annie Ernaux’la samimiyetimiz arttı ama biraz da yetmedi. Devam…
Bir Kadın
Bir KadınAnnie Ernaux · Can Yayınları · 20231,550 okunma
Reklam
168 syf.
7/10 puan verdi
Bazı kitapların gücünü bittikten sonra hissediyorum. Vahşi Hayat da böyle bir kitap. Kitabı okurken ben Joe’nın 16 yaşında yaşadıklarına maruz kalmasına o kadar öfkelenip, içerliyorum ki, odağım hep o oluyor. Ama sonlara doğru ve sonrasında Joe için hissettiklerim değişmese de, evlilik ve aile üzerine ne güçlü bir hikâye okuduğumu farkediyorum. O yangınlar her evlilikte çıkıyor aslında. Adı her zaman ihanet olmasa da. Çocuklar da her zaman tanık oluyorlar. Nasıl bir tanıklık hem de. Gizleyip, gizlenmenin imkanı yok. Joe’nın ebeveynlerinin yaptıkları fazlası tabi ama aile olmak ne acaip bir ilişki türü, her çeşidi var. Aile içi sevginin gücü de çok acaip. Sevgiden mi geliyor o güç orası da ayrı bir muamma. Böyle aileyle ilgili mevzuları düşününce -şimdi yine çok dağıldı kafam- kendi minik ailemize dönüyorum ve diliyorum ki , ebeveyn rollerimizde bizimle her zaman güçlü bir bağın olur ama bizden de her zaman özgür hissedersin. Gönlünde bir sızıya değil, ferahlığa yer edinirsek ne mutlu bize…
Vahşi Hayat
Vahşi HayatRichard Ford · Jaguar Kitap · 2022100 okunma
104 syf.
7/10 puan verdi
Kurtarma mesafesi seni günlük kötü ihtimallerden korumaya yarıyor sadece ama kötülüğün, zalimliğin boyutları artık bizim gibi sıradan insanların bireysel olarak başedebileceğininin katbekat üzerinde. Ormanları yıkıp yakıyorlar, koruyanları coplayıp, gazlıyorlar. Gıdamıza zehir katıp parayla bize satıyorlar. Havaya, toprağa, suya hasret beton yığınlarının arasına hapsediyorlar. Umudumuzu canlı tutmak, neşemizi bulmak kolay olmuyor, ne yalan söyleyeyim. Bazı dönemler iyice zorlaşıyor. Depremden beri benim içine düştüğüm dönem gibi. Muhakkak ki bu dönemi başka türlü hatırlayacaksın, ki sık sık da bendeki başkalıklara dair farkındalıklarını söylüyorsun. Ama iyileşmek, yaşama sevincimi yeniden bulmak için çabalıyorum. Biliyorum ki karanlık olduğu kadar aydınlık da var. Kaybettiklerimiz kadar kazandıklarımız, eksiklerimiz kadar fazlalıklarımız da var. Seni tüm kötülüklerden koruyacak gücüm yok ama elimden geleni yapmaya ve engel olamadıklarımda yanında durmaya yetecek çok, çok ama çok sevgim var. Kitap uslubuyla, kurgusuyla oldukça özgün, dialoglar üzerinden hikâyeyi anlatıyor yazar. Ama sen sever misin bilmem, ileride nasıl bir okuyucu olacaksın bilmiyorum. Sinir bozucu bir yandan ayrıca ama körlük, kaçış ve inkar ya da daha çok çaresizlik böyle katmanlı ve aynı zamanda sade nasıl anlatılabilirdi? Tavsiye etmekte çekimser kaldım kendim çok etkilenmeme rağmen, artık sen kendin karar verirsin
Kurtarma Mesafesi
Kurtarma MesafesiSamanta Schweblin · Can Yayınları · 20211,197 okunma
160 syf.
·
Puan vermedi
Resimli kitaplarda göç hikâyeleri çok ilgini çekerdi Can, üstüne çok konuşurduk. Bu kitabı okurken aklıma o sohbetler, soruların geldi. Zorunlu göç geçmişi olan bir ailenin ortanca oğlu Sebestian, evlatlık olan abisine ithafen bu kitabı yazıyor. Evlatlık olma, kökenler, kimlik, aidiyet kitabın ana konuları, abisini anlatmak istiyor bize
Direniş
DirenişJulián Fuks · Timaş Yayınları · 202386 okunma
Aldığımız terbiyenin gizli polisle işbirliği halinde olması trajikomik bir gerçektir. Yalan söylemeyi beceremeyiz. Analarımızla babalarımızın her an kafamıza kakıp durdukları, “ doğruyu söyle!” buyruğu öyle bir kendiliğinden işler ki, bir soruşturma sırasında gizli polise bile yalan söylemekten utanırız. Onlarla tartışmak ya da hakaret etmek (ki bu hiçbir anlam taşımaz) yüzlerine baka baka yalan söylemekten (tek yapılacak şey budur) çok daha kolay gelir bize.
Sayfa 202
… baş cerrahın önerisini kabul ettiğinin varsayılması korkaklığın yavaş yavaş ama emin adımlarla genel davranış biçimi olmaya başladığının ve yakında kötü gözle görünmekten çıkacağının kanıtıydı.
Sayfa 195
335 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.