Elif Şafak anlatımını,dilini genel olarak beğeniyorum. Bu okuduğum 4.kitabıydı.
İç Sesler Korosu en çok hoşuma giden kısımdı, onlara verdiği isimler, insanın içinde zıt kutuplarda cereyan eden iç seslerinin kavgaları, muhabbetleri..
Siyah Süt bir kadının hamileliğinin öncesi ve sonrası yaşadığı ruh halini,duygu değişimlerini anlatan otobiyografik bir roman ve çalışan bir kadının kariyer mi annelik mi girdabını öne seriyor.
Yazar kendi dışında bir çok yazardan da örnek vermiş;
•Tolstoy’un eşi Sofya’nın 13 çocukla her şeye yetişmek zorunda olduğunu.. Eğer Sofya romancı olsaydı, Tolstoy aynı şekilde kendini ona adar mıydı acaba? Karısının asistanlığını yapar mıydı mesela? Ya da karısı içerde rahat rahat yazsın diye çocukları alıp parka götürür müydü?
•Adalet Ağaoğlu’nun neden çocuk yerine yazarlığı seçtiğini.
•Fuzuli’nin kız kardeşinin yazdığı yazıları içine gömüp, evlenmek zorunda kaldığını. Mesela bekar olsa, evlenmeyi reddetse, bütün taliplerini geri çevirse, şair ya da yazar olarak yaşama şansı artar mıydı? Muhtemelen evet.
•Sylvia Plath kendini annelik sürecine tamamen adadığı dönem boyunca edebiyat dünyasında ki olan biten her şeyi uzaktan, kenardan takip etmekle yetindi. Plath evde bebeklere bakarken Ted Hughes(kocası) dışarıda dolaşmaya ,şiir yazmaya, ününü pekiştirmeye devam etti. Ev sorumluluklarını karısının üzerine yıktı.. 30 yaşındayken de çocuklarını yatırıp baş ucuna süt ve kurabiye bıraktıktan sonra intihar etti..
Siyah Süt otobiyografik bir roman olmasına rağmen okuyanların kendinden bir parça bulabileceklerine inanıyorum.